Erkek Bebek İsimleri ve Anlamları

Erkek Bebek İsimleri ve Anlamları

Erkek Bebek İsimleri ve Anlamları

 

Her annenin ve babanın genellikle çocukları olacağını öğrendikleri andan itibaren düşündükleri ilk şeyler arasında çocuklarına koyacakları isim vardır. Genellikle çocuk ilk öğrenildiğinde iki cinsiyet için de isim düşünülür, belli bir müddet sonra ise cinsiyet tam öğrenildiğinde ona uygun bir isim arayışına girilir. 

 

İsim koymak oldukça önemli bir şeydir. Bütün hayatı boyunca bebeğinize o isimle hitap edileceği düşündüğünüzde her zaman kullanılabilecek, anlamı güzel bir isim koymak isteyeceksiniz. Aynı zamanda ismin anne ve babadan izler taşıması yani beraber beğenilmesi de bebeğin gelecek hayatında önemli bir rol oynayacak. 

 

Bazen kız veya erkek çocuklar için ileride kolaylık olması ve hangi ismini daha çok severse onu kullanabilmesi adına iki isim birden koyulabiliyor. Eğer bir anlaşmazlık içerisindeyseniz ya da iki seçenek arasında kesin bir karar veremediyseniz iki isim koymak çocuğunuzun ilerideki hayatı için bir kolaylık da olabilir. Erkek bebek için isim aryışına girdiğinizde size rehber olması adına bir isimler ve anlamları listesi düzenledik. Keyifli okumalar.

 

Abay: 1. Beceri. 2. Seziş, anlayış. 3. Büyük erkek kardeş. Abbas: 1. Aslan. 2. Sert, çatık kaşlı kimse. Abdi: Kullukla, kölelikle ilgili.

Abdullah: Tanrı’nın kulu.

Abdülaziz: En yüce, en değerli olan Allah'ın kulu.

Abdülkadir: Kudretli ve güçlü olan Tanrı'nın kulu.

Abdülmelik: Evrene hükümdar olan Tanrı'nın kulu

Abid: İbadet eden, tapan kul.

Abidin: İbadet eden, tapan kullar.

Acar: 1. Kuvvetli, güçlü, dinç. 2. Çevik, atılgan, kabına sığmaz. 3. Gözü pek, yiğit, cesur, kabadayı, yılmaz, 4. Hoş, sevimli yüzlü (kimse). 5. Yeni. 6. Taze. 7. Şişman, etli, semiz. 8. Çalışkan, becerikli. 9. Açıkgöz, zeki. 10. Çapkın. 11. Bir çeşit zehirli ot.

Acun: 1. Dünya. 2. Varlık.

Adar: 1. Erginlik, olgunluk. 2. Süre, zaman. 3. Arkadaş, taraftar, omuzdaş, yandaş. 4. Mart ayı.

Adem: 1. Dinî inançlara göre ilk yaratılan insan ve ilk peygamber. 2. İnsan, insanoğlu. 3. İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan kimse.

Adil: 1. Doğruluktan ayrılmayan kimse. 2. Adaletli. 3. Hakka uygun, haklı.

Adin: 1. Cennet. 2. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın sıfatı olarak Ihlas Sûresi'nde geçer. Bir, tek, fert, kişi, kimse demektir.

Adnan: Bir yere yerleşip ikamet eden, mukim.

Affan: İradesiyle kötü şeylerden kaçınan kimse.

Afil: 1. Uful eden, gurub eden, batan (güneş, yıldız). 2. Görünmez olan, kaybolan.

Afşar: 1. Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. 2. Çabuk iş gören, çevik, atılgan. 3. Uyumlu, yumuşak başlı. 4. Bir şeyin zıddı, aksi.

Afşin: Zırh. Silah.

Agâh: Bilen, bilgili, haberli, uyanık.

Agir: Ateş.

Ahad: 1. Bir, kişi, kimse. 2. Birler, birden dokuza kadar olan sayılar.

Ahi: 1. Arkadaş, dost. 2. Erkek kardeş. 3. Ahilik ocağından olan kimse. 4. Cömert, eliaçık.

Ahlas: 1. Saf, halis, karışımsız. 2. İyi yürekli, temiz kimse. 3. Kur'anî ıstılahta, Allah'a halis olarak yönelip ihlaslılıkta ileri bir dereceye varmış kul.

Ahmet: Övülmeye layık, övülmüş.

Ahter: 1. Yıldız. 2. Talih, şans, uğur.

Akad: Doğruluğuyla, dürüstlüğüyle tanınmış kimse.

Akal: 1. Akmak ve almak fillerinin emir biçimlerinin yan yana gelmesiyle oluşmuş bir ad.2. Beyaz anlamındaki ak ile kırmızı anlamındaki al sözlerinden oluşmuş bir ad.

Akalp: Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.

Akan: 1. Bir yerden bir yere doğru akan, giden. 2. Çeşme, pınar.

Akarsel: Akan sel.

Akay: Parıltılı ay, ışıklı ay.

Akbaran: Yağmur.

Akbora: Genellikle arkasından yağmur getiren sert ve şiddetli fırtına gibi olan temiz ve dürüst kimse.

Akdemir: Dövme demir.

Akdeniz: Kuzeyde Avrupa, doğuda Asya, güneyde Afrika ile kuşatılan deniz.

Akel: 1. Doğru, dürüst işler yapan kimse.2. Eli uğurlu olan kimse.

Akgiray: Dürüst han veya prens.

Akın: 1. Düşman topraklarına tedirgin etme, yıldırma, çapul gibi amaçlarla toplu olarak yapılan baskın. 2. Kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması.

Akınalp: Akın yapan yiğit.

Akif: İbadet eden, ibadetle uğraşan kişi.

Akmeriç: Meriç nehri gibi saf ve temiz olan.

Aköz: Özü temiz, doğru olan kimse.

Akpolat: Çelik gibi kuvvetli ve sert olan.

Aksel: "Sel gibi ak" anlamında kullanılan bir ad.

Aksoy: Temiz, tanınmış soydan gelen kimse.

Aktaç: Beyaz taç.

Aktan: Parlak, aydınlık sabah.

Aktuğ: Beyaz tuğ.

Alaz: 1. Alev. 2. Ağaçsız, açıklık yerler. 3. Gösteriş, haşmet.

Algan: Alan, fetheden, fatih.

Algın: 1. Güçlü, iyi, güzel, sıcakkanlı, sevimli. 2. Sevdalı, âşık, vurgun. 3. Hızlı akan su. 4. Cılız, zayıf.

Ali: 1. Yüce, ulu, yüksek. 2. Orun bakımından en üstün.

Alican: Yüce, ulu dost.

Alim: Bilgin.

Alişan: Herkes tarafından tanınan, ünlü.

Alp: 1. Yiğit, kahraman, cesur, bahadır kimse. 2. Eski Türklerde kullanılan bir unvan.

Alpar: Yiğit, kahraman, cesur kimse.

Alpaslan: Alparslan. 1.Yiğit, cesur, yürekli kimse.2. Büyük Selçuklu hükümdarı.

Alpay: Cesur, yiğit kimse.

Alper: Yiğit, kahraman erkek.

Alperen: Yiğit, cesur, yürekli kimse.

Alphan: Yiğit, cesur, yürekli hükümdar.

Alptekin: Yiğit, cesur, yürekli hükümdar.

Alptuğ: Yiğit, cesur, yürekli, savaşçı kimse.

Altan: 1. Kızıl tan. 2. Hakan, sultan, padişah.

Altay: Yüksek dağ.

Altemur: Demirin korlaşmış kırmızı hali.

Altınöz: Soyu üstün nitelikli, değerli olan kimse.

Altuğ: Kırmızı tuğ.

Amaç: Erişilmek istenen sonuç, maksat, gaye, hedef.

Amil: 1. İsteyen, emeli olan. 2. Etken, etmen, sebep, faktör.

Amir: Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse.

Ammâr: Bir yeri bakımlı hale getiren.

Andaç: 1. Armağan.2. Evlat, nesil. 3. Ün, şöhret. 4. Eş, denk.

Anıl: 1. Amaç, erek. 2. Yavaş, ağır. 3. Bellek, hafıza. 4. “Adın her zaman anılsın” anlamında kullanılan bir ad.

Araf: İslam inancına göre cennet ile cehennem arasında bir yer.

Aral: 1. Birbirine yakın adaların oluşturduğu topluluk, takımada. 2. Sıradağlar.

Aran: 1. Kuytu, sıcak yer. 2. Yayla. 3. Düzlük, ova, kışlak. 4. Ilımlı, uyumlu, uygun.

Aras: 1. Kendisininmiş gibi sahip çıkılan, bulunmuş mal.2. Doğu Anadolu’da bir ırmak.

Arcan: Özü saf, temiz kimse.

Arda: 1. Hükümdar veya kumandan asası. 2. İşaret olarak yere dikilen çubuk. 3. Sonra gelen.4. Meriç ırmağının Edirne yöresindeki önemli bir kolu. 5. Uygur yazılarında geçen çok eski bir Türk adı.

Arden: 1. Sabırsız, istekli. 2. Bolluk, bereket 3. Yüce makam.

Arel: Temiz, dürüst kimse.

Arem: Çölde bilinçli şekilde birileri tarafından konulan hedef, nişan.

Aren: Farsça:  Parlak renkteki kum tanesi. Hititçe:  Işık.

Argün: Temiz, aydınlık gün.

Arık: 1. Temiz, saf, duru.2. Zayıf, cılız. 3. Su yolu, ark. 4. Dere, çay. 5. Fidan dikilen yer.

Arın: 1. Temiz, arı, saf. 2. Alın. 3. Yüz, cephe, dağların, tepelerin yüzü.

Arınç: 1. Temiz, saf, arı. 2. Barış, huzur.

Arif: Çok anlayışlı ve sezgili kimse.

Arjen: 1. Volkan alevi. 2. Atılgan enerjik ve akıllı olan kimse.

Arkan: 1. Temiz, arı kandan gelen. 2. Üstün, galip.

Arkut: Temiz, uğurlu, kutlu.

Armağan: 1. Birini sevindirmek, mutlu etmek için verilen şey, hediye. 2. Ödül. 3. Bağış, ihsan.

Arman: 1. Dürüst, doğru, güvenilir kimse. 2. İstek. 3. Özlem.

Arslan: 1.Kedigillerden, Afrika'da ve Asya'da yaşayan, erkekleri yeleli, yırtıcı, uzunluğu 160 cm, kuyruğu 70 cm ve ucu püsküllü, çok koyu sarı renkli güçlü bir memeli türü. 2. Gürbüz, yiğit adam.

Artuç: Ucu sivri bir demirle donanmış, uzunca çubuk şeklinde, mızrak türünden eski bir silah.

Artun: Gururlu, kendine güveni olan kimse.

Asım: 1. Günahtan, haramdan çekinen. 2. Namuslu, iffetli.

Asil: Soylu.

Aşir: 1. Bir dinî tören sırasında veya cemaatle namaz kılınıp dua edildikten sonra okunan Kur'an ayetleri. 2. On sayısı. 3. On gün.

Aşkın: 1. Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş.2. Benzerlerinden üstün.3. Çok, fazla.

Ata: Türkçe:  1. Baba. 2. Dedelerden ve büyük babalardan her biri. 3. Kişinin geçmişte yaşamış olan büyükleri. Arapça:  Bağış, ihsan.

Ataberk: Şehzade eğitmeni, devlet yetkilisi.

Atabey: Selçuklularda şehzadelerin eğitimiyle görevli kimse, lala.

Atacan: "Sevgili baba" anlamında kullanılan bir ad.

Atakan: Hükümdar olan ata.

Atalay: Ünlü, namlı, şöhretli kimse.

Ataman: Ata kişi, başkan, önder.

Atasoy: Ataları gibi soylu olan kimse.

Ataullah: Allah’ın bağışı, ihsanı.

Ateş: 1. Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık.2. Coşkunluk.

Atılgan: 1. Çekinip korkmadan kendini tehlike veya güçlüklere atan kimse. 2. Girişken.

Atlas: Yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaş.

Attila: 1. Ünlü. 2. Babacık. 3. Büyük Hun İmparatorunun adı.

Ayaz: 1. Duru ve sakin havada çıkan kuru soğuk. 2. Açık, bulutsuz hava. 3. Aydınlık, ışık. 4. Mehtap.

Aybar: Gösterişli, heybetli, görkemli.

Aybars: 1. Ay gibi güzel ve temiz pars. 2. Hun İmparatoru Attila'nın amcası.

Ayberk: Ey güçlü kimse anlamında kullanılan bir ad.

Aybora: "Ey fırtına gibi olan!" anlamında kullanılan bir ad.

Aydın: 1. Işıklı, pırıltılı, aydınlık. 2. Açık, kolay anlaşılır. 3. Öğrenimi, bilgisi ve görgüsü olan, ileri düşünceli kimse. 4. Umut veren. 5. Mehtap.

Aydinç: Ay gibi dinç olan.

Aydoğan: Ay gibi doğan.

Aygün: Ay gibi güzel, Güneş gibi parlak olan.

Ayhan: "Ey hükümdar!" anlamında kullanılan bir ad.

Aykan: Parlak soylu, soyu sopu temiz.

Aykut: Kutlu, uğurlu ay.

Aytaç: Ay gibi parlak taç takmış olan.

Aytek: Ay gibi tek, biricik, eşsiz.

Aytekin: Ay gibi tek ve uğurlu olan.

Aytunç: Ay gibi parlak, tunç gibi dayanıklı olan.

Ayvaz: 1. Koca, eş. 2. Güzel, yakışıklı. 3. Saçsız, kel. 4. Sağır. 5. Kaba. 6. Osmanlılar zamanında büyük konaklarda mutfak işlerini gören uşak.

Azam: Büyük, çok büyük.

Azer: 1. Ateş. 2. Hz. İbrahim’in babasının adı.

Azim: Kararlı, azmeden.

Aziz: 1. Ermiş, eren. 2. Sevgide üstün tutulan.

Azmi: 1. Azimli, kararlı.2. Sözünde duran.

Azrak: Az bulunur, nadir.

Babür: Kaplan.

Bağdaş: Yakın arkadaş, dost.

Baha: 1. Ar. Güzellik, zariflik. 2. Ar. Parıltı. 3. Far. Kıymet, değer, paha.

Bahadır: Savaşlarda gücü ve yılmazlığıyla üstünlük kazanan veya yiğitlik gösteren kimse, batur.

Bahattin: Dinin güzelliği.

Bahri: 1. Denizle ilgili olan.2. Bir tür deniz ördeği.

Bahtiyar: Mutlu.

Baki: 1. Sürekli.2. Bir şeyden artan miktar. 3. Öteki.

Balaban: 1. İri, büyük.2. Şişman, gürbüz kimse.2. Atmaca, doğan vb. yırtıcı bir kuş.

Balaz: Ağaç, asma filizi, sürgün.

Balkan: 1. Sık ormanla kaplı dağ. 2. Yığın, küme. 3. Sazlık, bataklık.

Bangu: 1. Haykırış, bağırış. 2. Gök gürültüsü. 3. Yankı.

Baran: Yağmur.

Barbaros: Büyük Türk denizcisi, Barbaros Hayrettin Paşa'ya. (1467-1546) Avrupalılar tarafından verilen ve "Kızıl sakal" anlamına gelen bir ad.

Barça: Hepsi, tamamı.

Barçın: Bir tür ipekli kumaş.

Barım: 1. Varlık, servet, zenginlik. 2. İktidar.

Barın: 1. Bütün, hep. 2. Güç, kuvvet. 3. Göğüs.

Barış: 1. Barışma işi. 2. Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum.3. Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç.4. Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam.

Barkın: 1. Yolculuk eden, yolcu, gezgin.2. Kendisini yolundan hiçbir şeyin alıkoymadığı yolcu.

Barlas: Kahraman, savaşçı.

Bars: Kedigillerden, genellikle Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yaşayan, postu benekli, bazen de düz siyah, çevik, yırtıcı, etçil, memeli hayvan.

Bartu: 1. Varlık, servet.2. Varılacak yer, mesafe.

Basri: Görme ile ilgili olan.

Başar: "Bir işi istenilen biçimde bitir" anlamında kullanılan bir ad.

Başaran: 1. Başta gelen kimse. 2. Başarılı olan. 3. Yaptığı işleri başarıyla sonuçlandıran kimse.

Batıkan: Batı+han Batının Hanı ya da Batının Kanı anlamında.

Batın: Karın. Kuşak.

Batır: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır.

Batıray: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır kimse.

Battal: 1. Cesur, kahraman. 2. Pek büyük, iri.

Batu: Üstün gelen, gücü yeten, galip.

Batuğ: Üstün olan, yiğit, az.

Batuhan: Üstün gelen, gücü yeten, galip olan hükümdar.

Batur: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır.

Baturalp: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır kimse.

Bayar: Ulu, yüce, saygın, soylu kimse.

Baybars: 1. Zengin ve korkusuz kimse.2. Bir tür kaplan.

Baybora: Fırtına.

Baycan: Zengin, varlıklı kimse.

Bayer: Zengin, varlıklı kimse.

Bayezid: 1. Yezit'in babası.2. Çeşitli dönemlerde yaşamış Osmanlı şehzadelerinin ortak adı.

Bayhan: Zengin ve varlıklı hükümdar.

Bayındır: Gelişip güzelleşmesi, hayat şartlarının uygun duruma getirilmesi için üzerinde çalışılmış olan, bakımlı.

Baykal: 1. Yabani at. 2. Deniz.

Baykan: Zengin bir soydan gelen kimse.

Baykara: Doğan cinsinden bir kuş türü.

Bayram: 1. Ulusal veya dinsel bakımdan önemi olan, kutlanan gün. 2. Sevinç, neşe.

Bayru: Çok eski zamanda var olmuş veya eskiden beri var olan, kadim. Bayrı.

Baysal: 1. Rahat, dingin. 2. Gürültüsüz, huzurlu.

Baysan: Zengin ve tanınmış kimse.

Baytekin: Zengin prens, şehzade.

Bayülken: Yüce, yüksek, ulu zengin kişi.

Bedir: Ayın on dördüncü gecesi, dolunay.

Bedirhan: Dolunay gibi güzel olan hükümdar.

Bedrettin: Dinin dolunayı.

Bedri: Dolunayla, ayın on dördü ile ilgili olan.

Beha: Ender.

Behçet: Sevinç.

Behiç: Şen, güzel yüzlü kimse.

Behlül: 1. Çok güldüren, şakacı. 2. Hayırsever, iyi adam.

Behnan: 1. İyi huylu kimse.2. Güler yüzlü kimse.

Behram: 1. Merih yıldızı. 2. Eski İran dininde yolcuları korumakla görevli olduğuna inanılan melek.

Behzat: Soyu sopu temiz, doğuştan iyi, temiz kimse.

Beker: Güçlü, yiğit kimse.

Bekir: Sabahları erken kalkmayı alışkanlık edinen kimse.

Bektaş: 1. Akran, eş, yaşıt. 2. Eşit, denk.

Berat: 1. Nişan, rütbe. 2. Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent. 3. Osmanlı İmparatorluğu'nda bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu.

Berge: İm, iz, eser.

Berin: 1. En yüksek, çok yüce. 2. Soylu.

Berkan: "İyice hatırla" anlamında kullanılan bir ad.

Berkant: Güçlü, bozulmaz yemin.

Berkay: Sağlam ve güçlü kimse.

Berke: Kamçı.

Berkin: Sağlam, güçlü, kuvvetli.

Berksan: Güçlü tanınan kimse.

Berzah: İnsanların ölümden sonra kıyamete kadar bekleyeceği yer.

Beşer: İnsan, insanoğlu.

Beşir: 1. Müjde getiren, müjdeci. 2. Güler yüzlü, güleç.

Beyda: Sahra, çöl.

Beyhan: Sır saklamayan, aklındakini ve yüreğindekini hemen söyleyen.

Bilgehan: Bilgili hükümdar.

Bilgin: Bilimsel bir konuda derin bilgisi olan, âlim.

Bilhan: Çok bilgili, çok bilen.

Birant: Ant iç, yemin et anlamında kullanılan bir ad.

Birol: "Tek ol, biricik ol" anlamına kullanılan bir ad.

Birten: Kimseye bağımlı olmayan.

Boğaç: 1. Boğan. 2. Boğaya benzeyen. 3. Dede Korkut hikâyelerinde geçen bir kahraman adı. Küçük yaşta bir boğayı öldürdüğü için bu ad verilmiştir.

Bora: Genellikle arkasından yağmur getiren sert ve şiddetli fırtına.

Boran: 1. Bora. 2. Sis, duman. 3. İç sıkıntısı. 4. Yaban güvercini.

Buğra: Erkek deve.

Buluş: İlk kez yeni bir şey yaratma, icat.

Bulut: Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığınlar.

Burak: Hz. Muhammed'in Miraç Gecesi'ndeki biniti.

Burç: 1. Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı. 2. Zodyak üzerinde yer alan on iki takımyıldıza verilen ortak ad. 3. Ökse otu.

Burhan: Kanıt, delil, ispat.

Bülent: Yüksek, yüce, ulu.

Bünyamin: Yakup Peygamber'in en küçük oğlunun adı.

Bürçe: Kurt yavrusu.

Cabbar: 1. Zorlayan, cebreden. 2. Kuvvet ve kudret sahibi (Allah.) 3. Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi.

Cabir: Zorlayan, cebreden.

Cafer: 1. Küçük akarsu. 2. Caferî mezhebinin kurucusu. 3. Hz. Ali'nin Mute Savaşı´nda ölen kardeşinin adı.

Cahit: Çok çalışan, çaba gösteren kimse.

Can: 1. Ruh. 2. Güç, dirilik. 3. İnsanın kendi varlığı, özü. 4. Gönül. 5. Çok içten, sevimli, şirin kimse.

Canalp: Özünde yiğitlik, güçlülük olan kimse.

Canbek: Özü pek, güçlü kişilikli kimse.

Canberk: Güçlü, sağlam kişilikli kimse.

Candar: 1. Canlı, diri. 2. Koruyucu, muhafız.

Candemir: Özü güçlü, demir gibi sağlam ve kişilikli kimse.

Candoğan: Yaradılıştan samimi, dost olan kimse.

Caner: Çok içten, sevilen, sevimli kimse.

Cankat: "Yaşama gücü ver, neşe ve mutluluk saç" anlamında kullanılan bir ad.

Cankut: Kişinin mutluluğu, talihi, şansı, uğuru.

Canöz: Kişinin özü.

Canpolat: Canı, özü çelik gibi güçlü kimse.

Cantek: Samimi, içten hükümdar.

Cantekin: Samimi, içten hükümdar.

Carullah: 1. Allah'a komşu olan. 2. Mekke'ye gidip orada oturan kimse.

Cavit: Sonrasız, sürekli kalacak olan, sonsuz, ebedî.

Cebrail: 1. İş yapabilen melek. 2. Allah'a en yakın olan dört melekten, peygamberlere buyruk ve vahiy getirmekle görevli olanı.

Celal: Yücelik, ululuk, değer.

Celâyir: Moğol ırkının büyük kollarından biri.

Celil: Çok büyük, ulu.

Cem: 1. Hükümdar, şah. 2. İran mitolojisinde şarabı bulan. 3. Ar. Toparlanma, bir araya gelme.

Cemal: 1. Yüz güzelliği, güzellik. 2. Güzel yüz.

Cemil: 1. Güzel. 2. Allah’ın sıfatlarından biri.

Cenan: Yürek, gönül.

Cenap: Şeref, onur ve büyüklük.

Cengiz: 1. Güçlü, yılmaz, gözü pek kimse. 2. Tarihte Büyük Moğol İmparatorluğu´nu kuran Türk hükümdarı.

Cengizhan: Güçlü hükümdar.

Cenk: Savaş.

Cesur: Yürekli, korkusuz, yiğit.

Cevahir: 1. Cevherler, elmaslar, değerli taşlar. 2. Özler, mayalar.

Cevher: 1. Bir şeyin esası, öz, maya. 2. Güç, enerji. 3. Değerli süs taşı, mücevher.

Ceyhan: Türkiye'nin Akdeniz bölgesinde, uzunluğu 576 km. olan bir nehir.

Ceyhun: Tevrat'a göre cennetin dört nehrinden biri.

Ceza: Karşılık, mukabil, ivaz.

Cezmi: Kesin karar veren, kararlı kimse.

Cihan: 1. Evren, âlem. 2. Dünya.

Cihangir: Dünyaya egemen olan, dünyayı zapt eden kimse.

Cihanşah: Dünyanın şahı, hükümdarı.

Cihat: Din uğrunda düşmanla savaşma.

Civan: Taze, genç delikanlı.

Coşkun: Coşan, coşkulu, heyecanlı kimse.

Cudi: Cömert, eli açık.

Cura: 1. Dost, arkadaş, sevgili. 2. Güzel, ahenkli ses. 3. Ufak tefek, çelimsiz. 4. Küçük zurna. 5. Atmaca, doğan.

Cuma: 1. Toplanma. 2. Perşembeden sonra gelen gün.

Cumali: Değerli, yüce bir biçimde bir araya getirilmiş olan.

Cumhur: Topluluk, kalabalık, halk.

Cüneyt: 1. Küçük asker, askercik. 2. Beylikler döneminde Aydınoğulları soyunun en son temsilcisi olan beyin adı.

Ç HARFİ

Çaba: Herhangi bir işi yapmak için harcanan güç, zorlu, sürekli çalışma.

Çağ: 1. Dönem, mevsim, zaman. 2. Yaş. 3. Yüzyıl, asır. 4. Çağlayan.

Çağan: 1. Bayram. 2. Kalın ve kuvvetli deve kösteği. 3. Doğan kuşu.

Çağatay: 1. Yavru at, tay.2. Cengiz Hanın oğlu.

Çağdaş: 1. Aynı çağda yaşayan. 2. Bulunulan çağın koşullarına uygun olan. 3. Yaşıt.

Çağın: Yıldırım, şimşek.

Çağkan: Canlı, dinamik, çalışkan kimse.

Çağlar: 1. Çağlayan. 2. Coşkulu, canlı kimse.

Çağlayan: Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer.

Çağman: Çağın insanı.

Çağrı: 1. Birini çağırma, davet. 2. Doğan, çakır kuşu. 3. Rütbe, unvan, san.

Çakar: 1. Kıvılcım. 2. Şimşek. 3. Yaman, görmüş geçirmiş kimse.

Çakıl: Küçük veya orta boyda taş parçası.

Çakın: 1. Şimşek, kıvılcım. 2. Mavi gözlü.

Çakır: 1. Mavimsi, mavi benekli, gri göz rengi. 2. Bir doğan cinsi. 3. Gönül, iç, can.

Çakırer: Cesur, yiğit kimse.

Çapan: 1. Ceket. 2. Engelli, tehlikeli. 3. Düğün yemeği yapan aşçı. 4. Alkış, el çırpma.

Çavlan: Büyük çağlayan.

Çelebi: 1. Görgülü, terbiyeli, olgun kimse. 2. Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen san. 3. Kayınbirader.

Çelem: Yiğit. Şalgam.

Çelen: 1. Yakışıklı delikanlı. 2. Tepelerin kar tutmayan kuytu yeri. 3. Açıkgöz, becerikli, kurnaz. 4. Evlerin dışında bulunan saçak. 5. Akıllı.

Çelik: 1. Su verilip sertleştirilen demir. 2. Çok güçlü, kuvvetli. 3. Kısa kesilmiş dal.

Çeliker: Güçlü, kuvvetli kimse.

Çelikhan: Güçlü, kuvvetli hükümdar.

Çetin: 1. Sert, inatçı. 2. Sarp, engelli. 3. Çözümlenmesi güç. 4. Hayırsız.

Çetinalp: Sert, inatçı yiğit.

Çetinel: Sert, inatçı kimse.

Çetiner: Sert, inatçı kimse.

Çetinöz: Sert, inatçı kimse.

Çetinsoy: Sert, inatçı bir soydan gelen kimse.

Çetinsu: Sert, inatçı kimse.

Çevik: Kolaylık ve çabuklukla davranan, kıvrak, hareketli kimse.

Çığ: 1. Dağdan yuvarlanan ve yuvarlandıkça büyüyen kar kümesi. 2. Sürü, kafile. 3. Çok, sık, fazla.

Çığıl: 1. Çakıl ve taş yığını. 2. Kalabalık. 3. İri saman.

Çığır: 1. Çığın kar üzerinde açtığı yol. 2. İz. 3. Taşlı yol, patika. 4. Yenilikçi akım.

Çınar: 1. Boyu 30 m.ye ulaşabilen, kalın dallı, çok uzun ömürlü bir ağaç türü. 2. Dayanak, destek, güç alınan kimse.

Çıray: 1. Yüz çizgileri, yüz güzelliği. 2. Beniz, yüz. 3. İnsan resmi.

Çolpan: Çoban Yıldızı, Zühre, Venüs.

Dafi: 1. Defeden, gideren. 2. Savan, savuşturan, iten.

Dağ: Çevresindeki araziye göre çok yüksek olan toprak, kaya

Dağhan: Eski Türklerde dağ Tanrısı.

Dağlı: Dağlık bölge halkından olan.

Dai: 1. Dua eden, duacı. 2. Davet eden, çağıran.

Dalan: 1. Biçim, şekil. 2. İnce, narin, zarif.

Dalay: Deniz.

Dalga: Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket.

Dalyan: 1. Deniz, göl ve nehirlerde kıyılara yakın kurulan büyük balık avlama yeri. 2. Denizde yüzeye yakın yosunlu kaya. 3. Deniz kıyılarında ve denizin dibinde dalgalı biçimde görülen kum.

Dânâ: Bilen, bilgili, zeki kimse.

Daniş: Bilgi, bilme, biliş, ilim.

Danişment: Bilgin, bilgili.

Darcan: Aceleci, sıkıntılı.

Daver: 1. Hakem, hâkim. 2. Adil padişah veya yönetici. 3. Yüce Tanrı.

Davut: 1. Sevgili, aziz.2. İsraillilerin, sesinin güzelliği ve şairliği ile tanınan hükümdar ve peygamberi.

Deha: 1. İnsan zekâsının ulaşabileceği en yüksek aşama. 2. Dâhi.

Delal: İnsana hoş, sevimli görünen hâl, naz, işve.

Demir: 1. Koyu renkli, kolay işlenen, dayanıklı, kullanılış yerleri çok maden. 2. Güçlü, kuvvetli, sert kimse.

Demiralp: Güçlü, kuvvetli, sert, yiğit kimse.

Demircan: Güçlü, kuvvetli, sert kimse.

Demirel: Eli demir gibi güçlü olan.

Demirhan: Güçlü hükümdar.

Demirkan: Güçlü soydan gelen kimse.

Deniz: 1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok, bol.

Denizhan: Eski Türklerde deniz Tanrısı.

Denktaş: 1. Akran, aynı yaşta bulunan kimse, yaşıt. 2. Haktan yana olan, adil.

Deren: Derleyen, toplayan.

Derin: 1. Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen.

Derviş: 1. Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse. 2. Alçak gönüllü, hoşgörülü kimse.

Devran: Dünya.

Devrim: Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme.

Dikmen: 1. Koni biçiminde sivri tepe. 2. Dağların en yüksek yeri. 3. Yayla.

Dilâver: Yiğit, yürekli.

Dilmen: Dil bilen, güzel söz söyleyen.

Dinç: Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse.

Dinçer: Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse.

Diren: Toplayan.

Dirim: 1. Yaşama, hayat. 2. Yaşama gücü.

Doğa: 1. Var olan her şeyin, canlı ve nesnelerin tümü. 2. Deniz, dağ, ova, orman vb.nin oluşturduğu fiziksel dünya. 3. Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü.

Doğaç: Sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, irtical.

Doğan: 1. Doğan, dünyaya gelen. 2. Kartalgillerden, alıştırılarak kuş avında kullanılan, yırtıcı bir kuş.

Doğanay: 1. Doğan, dünyaya gelen kimse 2. Ayın ilk günleri.

Doğangün: Doğan güneş gibi parlak olan.

Doğu: Güneşin doğduğu yön, gündoğusu.

Doğuhan: Doğuda bulunan hükümdar.

Doğukan: Doğudan olan kimse.

Doğuş: 1. Doğum, doğma. 2. Bir gök cisminin gözlem yerinin ufuk düzlemi üzerinde görünmesi.

Dolunay: Ayın bütün olarak ve parlak göründüğü dönemi.

Dora: 1. Dağ doruğu. 2. Bir şeyin üst kısmı, yukarısı, tepe. 3. En yüksek yer, uç.

Doruk: 1. Tepe, en yüksek yer, uç, zirve. 2. En üstün başarı düzeyi. 3. Kibirli.

Dorukhan: Başarılı, üstün nitelikli hükümdar.

Duhan: 1. Kur'an-ı Kerim'de bir sure adı. 2. Duman.

Duran: 1. Yaşayan, varlığını sürdüren. 2. Dağ yolu. 3. Kalan. 4. Dingin, sakin, huzurlu.

Dursun: Çok yaşasın, uzun ömürlü olsun anlamında kullanılan bir ad.

Durukan: Özü temiz kimse.

Durul: "Berrak, saf duruma gel" anlamında kullanılan bir ad.

Durusel: Saf ve berrak akan sel.

Durusu: Sakin akan saf ve berrak su.

Dündar: 1. bk. Dindar2. T. Eski ordu düzeninde artçı birlik.

Dünya: Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü.

Ebed: Sonu olmayan zaman, sonsuzluk.

Ebu: Baba, ata.

Ecebay: İleri gelen, saygın, zengin kimse.

Ecevit: 1. Çevik, çalışkan, açık fikirli. 2. Açıkgöz. 3. Sinirli.

Ecir: 1. Bir iş veya emek karşılığı verilen şey. 2. Sevap. 3. Aziz, sevgili.

Ecvet: En iyi olan.

Ede: 1. Ata, dede. 2. Büyük erkek kardeş. 3. Kendisine saygı gösterilen kimse.

Edhem: Karayağız at.

Edip: 1. Terbiyeli, saygılı, nazik kimse. 2. Edebiyatla uğraşan kimse.

Edis: Ulu, yüce, değerli kimse.

Ediz: Ulu, yüce, değerli kimse.

Efdal: 1. Çok erdemli, çok faziletli. 2. En iyi, üstün.

Efe: 1. Batı Anadolu köy yiğidi. 2. Ağabey.3. Kabadayı.

Efehan: Yiğitlerin başı, yiğitlerin lideri, baş yiğit.

Efekan: Efe soyundan gelen kimse.

Efgan: Istırap ile haykırma, bağırıp çağırma.

Efken: Atıcı, yıkıcı.

Eflah: Tamamiyle kurtulan, en çok talihe kavuşan.

Eflatun: Açık mor renk.

Efser: Taç.

Ege: 1. Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her hâlinden sorumlu olan kimse. 2. Yaşça büyük. 3. Sahip.

Egemen: Buyruk ve hüküm sahibi, buyruğunu yürüten, bağımlı olmayan.

Ehad: 1. Bir, tek. 2. İlk sayı. 3. Allah'ın isimlerinden.

Ekber: 1. Daha büyük, çok büyük, en büyük, pek büyük, azam. 2. Allah’ın sıfatlarındandır. 3. Kur’an-ı Kerim’de 23 yerde geçer.

Ekin: 1. Ekilmiş tahılın filiz vermiş biçimi, tarlada bitmiş tahıl. 2. Buğday. 3. Kültür.

Ekmel: Eksiksiz, olgun, en uygun.

Ekrem: 1. Çok cömert, eli çok açık. 2. Çok onurlu.

Elçi: 1. Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse. 2. Bir uzlaşma sağlamak için birinin yanına gönderilen kimse. 3. Peygamber.

Elgin: Garip, yabancı, gurbette yaşayan.

Elhan: Nağmeler, ezgiler.

Elvan: 1. Renkler, çeşitler. 2. Rengârenk.

Elyasa: Kur’an-ı Kerim’de adı geçen bir peygamber.

Emcet: Çok şerefli, onurlu.

Emet: Son, sonuç.

Emin: 1. İnanılır, güvenilir. 2. Sakıncasız, tehlikesiz. 3. Kuşkusu olmayan.

Emir: 1. Buyruk, komut. 2. Bir kavim, aşiret veya ülkenin başı. 3. Prens, şehzade.

Emirhan: Bey.

Emrah: 1. Saz çalıp oynayan. 2. Erzurum'da doğmuş ünlü bir halk ozanı.

Emre: 1. Âşık, tutkun. 2. Halk şairi. 3. Kardeş. 4. Arkadaş

Emrullah: Allah’ın emri.

Enam: 1. Bütün mahlukat, yaratılmış her şey. 2. Halk, insanlar. Seyyidü’l-Enam:  Halkın ulusu Rasûlullah (s.a.s). 3. Kur’an-ı Kerim’in 6. Suresinin adı. 4. Bazı ayet ve duaları içeren dua kitabı.

Ender: Çok az, çok seyrek, az bulunan.

Ener: En yiğit, en kahraman kişi.

Enes: Soylu Arap atı, küheylan.

Enfal: 1. Kur'an-ı Kerim'de bir surenin adı. 2. Düşmandan alınan mallar, ganimetler.

Engin: 1. Açık deniz. 2. Ucu bucağı görünmeyecek kadar çok geniş. 3. İyi, güzel, temiz, sağlam.

Enginay: İyi, güzel, temiz, sağlam kimse.

Enginiz: İz bırakacak kadar değerli insan.

Enginsu: Açık deniz.

Ensar: Hz. Muhammed'e hicret zamanında yardım eden Medineliler.

Enver: Nurlu, çok parlak, çok güzel.

Eralp: Yiğit erkek.

Eray: Ayın hilal durumu, yeni ay.

Erbatur: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır kimse.

Erberk: Şimşek gibi yiğit.

Ercan: Yiğit, canlı, cesur kimse.

Erce: 1. Er gibi, ere yakışır biçimde. 2. Erken, erken olarak.

Ercüment: Onurlu, şerefli, saygın kimse.

Erdal: Genç kimse.

Erdem: Ahlakın övdüğü iyilikçilik, acıma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı, fazilet.

Erdener: Temiz, dürüst kimse.

Erdi: 1. Amacına ulaşan, erişen. 2. Olgun. 3. Ermiş, veli.

Erdinç: Dinç, güçlü kimse.

Erdoğan: 1. Yiğit olarak doğan kimse 2. Erken doğan kimse.

Eren: 1. Erkek. 2. Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse. 3. Deneyimli, akıllı kimseler. 4. Dost. 5. Hayırlı çocuk.

Ergin: Olgunlaşmış, yetişmiş kimse.

Erginay: Olgunlaşmış, yetişmiş kimse.

Ergül: Yeni açan gül.

Erhan: Yiğit hükümdar.

Erim: Bir şeyin erişebileceği uzaklık 2. Sevgi ve mutlu haber

Erin: Erginleşmiş kimse.

Erinç: Dirlik, rahat, huzur.

Erk: 1. Bir işi yapabilme gücü, kudret. 2. İstediğini yaptırabilme gücü, nüfuz. 3. Naz. 4. Sevgi. 5. İçtenlik.

Erkan: Yiğit, erkek soydan gelen kimse.

Erke: 1. İş başarma gücü. 2. Nazlı, serbest büyütülmüş çocuk.

Erkin: Hiçbir koşula bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, özgür.

Erman: Yiğit, kahraman, yürekli kimse.

Erol: "Yiğit ol, doğru ol" anlamında kullanılan bir ad.

Ersin: 1. "Amacına ulaşsın, kavuşsun" anlamında kullanılan bir ad. 2. "Sen yiğitsin, kahramansın" anlamında kullanılan bir ad.

Ertaç: Taç takınmış kimse.

Ertuğ: Savaşçı kimse.

Ertuğrul: Dürüst, doğru, yiğit kimse.

Eryiğit: Yiğit, korkusuz erkek.

Esat: Çok mesut, çok mutlu.

Esed: Aslan, gazanfer, cesur.

Esen: Sağlıklı, sağlam, rahat.

Eser: 1. Soğuk. 2. Sert esen rüzgâr. 3. Belirti, iz. 4. Ar. Yapıt.

Esvet: Siyah, kara.

Eşref: Çok onurlu, çok şerefli kimse.

Ethem: Edhem., Edhem. Karayağız

Eti: 1. Baba. 2. Küçük kardeş.

Evfa: Daha vefalı, cana yakın, sözünde duran.

Evliya: 1. Erenler, ermişler. 2. Koruyanlar, himaye edenler. 3. Allah’a yakın olanlar.

Evran: 1. Çok uzun boylu insan. 2. Kasırga, hortum. 3. Evren.

Evren: 1. Gök varlıklarının tümü, kâinat. 2. Ejder, ejderha. 3. Boylu boslu, yakışıklı. 4. Kahraman, yiğit. 5. Zaman.

Evşen: Eve mutluluk ve şenlik getiren kimse.

Eymen: 1. Daha uğurlu, daha bereketli. 2. Sağ tarafta olan.

Eyüp: 1. Çok ıstırap çeken kimse.2. Kuran’da adı geçen ve "sabırlı insan" örneği olarak gösterilen peygamber.

Ezel: Başlangıcı, öncesi olmayan geçmiş zaman, öncesizlik.

Fadıl: Fazıl.

Fahir: 1. Şanlı, şerefli, onurlu. 2. Övünen, iftihar eden. 3. Parlak, gösterişli, güzel.

Fahrettin: Dinin övünç kaynağı.

Fahri: 1. Onurla ilgili, onursal. 2. Yalnız onur için verilen karşılıksız hizmet.

Faik: Manevi yönden üstün olan, yüksek, yüce.

Falih: 1. Başarılı ve mutlu kimse. 2. Toprağı süren, eken kimse.

Faris: 1. Atlı, süvari. 2. İyi ata binen. 3. Anlayışlı, sevgili.

Faruk: 1. Haklıyı haksızdan ayıran, adaletli. 2. Keskin. 3. Hz. Ömer’in lakabı.

Fasih: Güzel, düzgün ve açık konuşan, konuşma yeteneği olan kimse.

Fatih: 1. Fetheden, zafer kazanan. 2. Açan, kapılar açan. 3. Osmanlı Padişahı II. Mehmet'in lakabı.

Fatin: Zeki, akıllı, anlayışlı, kavrayışlı kimse.

Faysal: 1. Keskin kılıç. 2. Hâkim. 3. Kesin hüküm, karar.

Fazıl: Erdemli.

Fazlı: Erdemli, üstün, iyiliksever.

Fazlullah: Allah’ın erdemi, üstünlüğü.

Fedai: 1. Yüksek bir ülkü uğrunda her türlü tehlikeyi göze alan kimse. 2. Bir kimseyi veya bir yeri koruyan, muhafız.

Fehim: Anlayışlı, zeki, akıllı kimse.

Fehmi: Anlayış, kavrayışla ilgili olan.

Felat: Susuz çöl.

Feramuş: Unutma, akıldan çıkma.

Feramuz: Kale muhafızı, koruyucusu.

Ferdal: Dalın tomurcuğu.

Ferdi: 1. Tek olan şey. 2. Fertle ilgili, bireysel.

Ferhan: 1. Sevinçli, neşeli. 2. Memnun.

Ferhat: 1. Güçlüğü yenip bir yeri ele geçiren. 2. Sevinç, neşe. 3. Ferhat ile Şirin efsanesindeki erkek kahramanın adı.

Feridun: 1. Eşi olmayan, tek. 2. İran'da Pişdâdiyan sülâlesinin hükümdarı (M.Ö. 750).

Ferit: Eşi benzeri olmayan, tek, eşsiz, üstün.

Ferkan: Güçlü, saygın bir soydan gelen kimse.

Ferman: 1. Buyruk, emir. 2. Tanrı buyruğu.

Ferruh: 1. Uğurlu, kutlu. 2. Aydınlık yüzlü.

Ferzan: Bilim ve hikmet.

Fethi: Fethetme, alma ile ilgili olan.

Fetih: 1. Açma. 2. Alma, zaptetme.

Fettah: 1. Üstün gelmiş, zafer kazanmış. 2. Fetheden, açan. 3. Allah'ın adlarındandır.

Fevzi: Kurtuluş, zafer ve üstünlükle ilgili olan.

Feyezan: Taşma, taşkın, seylap.

Feyyaz: 1. Bereket ve bolluk veren. 2. Allah.

Feyzullah: Allah’ın bereketi.

Feza: Gök.

Fırat: 1. Asurca. Geniş akarsu. 2. Far. Geçit veren, üstünden geçmeye uygun. 3. Türkiye ve Suriye’nin doğu bölgelerini sulayan, Irak’ı aşan, Dicle ırmağıyla birleşerek Basra körfezine dökülen büyük nehir.

Fikret: 1. Düşünce, fikir. 2. Zihin, akıl. 3. Kuruntu.

Fikri: Düşünülerek oluşturulan, fikirle ilgili.

Firuz: 1. Mutlu, sevinçli, uğurlu. 2. Bahtlı, talihli.

Fuat: Gönül, kalp, yürek.

Furkan: 1. İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki farkı gösteren her şey. 2. Kur'an-ı Kerim.

Fuzuli: 1. Faziletli, erdemli. 2. Boşboğaz, gereksiz işlerle uğraşan. 3. XVI. yy.'da yaşamış en büyük Divan Edebiyatı şairlerinden biri.

Gani: Zengin. Varlıklı.

Gaza: İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş.

Gazanfer: 1. İri aslan. 2. Yiğit, yürekli, kuvvetli adam.

Gazi: 1. Düşmanla savaşan veya savaş yapmış kimse. 2. Savaştan sağ ve zafer kazanmış olarak dönen kimse.

Gediz: 1. İçinde su birikmiş çukur. 2. Ege bölgesinde bir akarsu.

Gencal: Genç birisiyle evlen anlamında kullanılan bir ad.

Gencalp: Genç yiğit.

Gencay: Hilal, ayça.

Gencer: Gençer.

Genco: Genç sözcüğünden yapılmış bir ad.

Gençalp: Genç yiğit.

Gençay: Hilal, ayça.

Gençer: 1. Genç-er. 2. Toplantı, eğlenti.

Gerçek: 1. Doğru, dürüst. 2. Temel, başlıca, asıl doğayı yansıtan.

Gevheri: 1. Mücevherle ilgili. 2. Kuyumcu.

Gıyas: 1. Yardım. 2. Yardımcı kimse.

Giray: Eskiden Kırım hanlarının ve han ailesinden olan prenslerin kullandığı san.

Girgin: Herkesle çok çabuk yakınlık kuran, her işe girişen, sokulgan.

Göğem: 1. Yeşile çalar mor renk. 2. Bir çeşit yabani ekşi erik. 3. Yapraklanmış ekin.

Gökay: Mavi gözlü kimse.

Göker: Çok yiğit.

Gökbay: Mavi gözlü kimse.

Gökberk: Yeşil yaprak.

Gökcan: Mavi gözlü kimse.

Gökdeniz: Çakır gözlü kimse.

Gökhan: Eski Türklerde gök Tanrısı.

Gökmen: Sarışın, mavi gözlü kimse.

Göksel: Gökle ilgili, semavi.

Göksu: 1. Gökten inen su.2. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bulunan akarsuların genel adı.

Göksun: "Yüksel, yücel" anlamında kullanılan bir ad.

Göktan: Şafak vakti.

Göktuğ: Savaşmayı seven kimse.

Göktunç: Sağlam karakterli olan kimse.

Gönen: 1. "Mutlu ol, refaha kavuş, rahat et, sevin" anlamında kullanılan bir ad.2. "Yavrum, kuzum" anlamında sevgi belirten sözcük. 3. Bolluk, bereket.

Gönenç: Bolluk, rahatlık ve varlık içinde yaşama.

Görkem: 1. Gösteriş, heybet. 2. İyi gelişmiş, gürbüz.

Güçhan: Güçlü hükümdar.

Güçlü: 1. Gücü çok olan. 2. Etkili, önemli, nitelikli. 3. Şiddetli.

Gültekin: Güvenilir kimse.

Günalp: Güneş gibi aydınlım ve ışık saçan yiğit.

Günay: Güney, güneş gören yer.

Günberk: 1. Çok beyaz, temiz. 2. Ay ışığı

Güneri: Günün adamı, günün kişisi.

Güney: 1. Dört ana yönden biri, Kuzey Kutbu'na karşı olan. 2. Her zaman güneş alan yer.

Günkut: Günü kutlu ve mutlu geçen kimse.

Güntan: Tan vakti.

Güntekin: Güneş gibi ışık ve aydınlık saçan kimse.

Güral: Fazlaca kırmızı olan.

Güray: Etrafa çokça ışık ve aydınlık saçan.

Gürcan: Canlı, güçlü, kuvvetli kimse.

Gürdal: Soyu çok geniş olan kimse.

Gürkan: Canlı, kanlı kimse.

Güven: Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, sevinç, mutluluk.

Güvenç: 1. Güvenme duygusu. 2. Sevinçli. 3. Dayanak, arka, yardım.

Habbab: Seven, sevgili, dost.

Hadit: 1. Keskin. 2. Demir, çelik. 3. Sert, kavi olan. 4. Çabuk kavrayışlı, öfkeli, hiddetli, titiz. 5. Hudut ve sınır komşusu.

Hafız: 1.Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse. 2. Koruyan, saklayan.

Hafi: Gizli, saklı.

Hakan: 1. Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir unvan. 2. Osmanlı padişahlarına verilen unvan.

Hakem: Tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları kişi, yargıcı.

Haki: Yeşile çalan toprak rengi.

Hakim: 1. Bilge. 2. Her şeyi bilen (Tanrı).

Hakkı: Doğrulukla, hakla ve adaletle ilgili.

Haldun: Sonsuz olan, ebedî olan.

Halife: 1. Birinin yerine geçen kimse. 2. Hz. Muhammed'in vekili ve dünyadaki Müslümanların başı olan kimse.

Halil: Sadık, samimi, dost.

Halim: 1. Yumuşak huylu, sert olmayan. 2. Allah’ın adlarındandır.

Halis: 1. Karışık olmayan, saf, katışıksız. 2. İçten, samimi.

Halit: Sürekli, sonsuz, ebedî.

Haluk: İyi ahlak sahibi, iyi huylu, geçimli kimse.

Hamdi: Allah’ı övmeyle, Allah’a şükretmekle ilgili.

Hamdullah: Allah’ın övgüsü.

Hamit: 1. Övülmeye değer. 2. Allah'ın adlarındandır. 3. Hamdeden, şükreden.

Hamza: 1. Aslan, güçlü adam. 2. İslam tarihinde Hz. Muhammed'in amcası.

Han: 1. Eski Türklerde kağana bağlı veya kendi başına buyruk, ikinci derecede bir devlet başkanı. 2. Osmanlı Padişahlarının adlarının sonuna getirilen san.

Hanefi: Hanefi mezhebinden olan kimse.

Hanif: 1. İslam dinine sımsıkı bağlı olan kimse. 2. İslamiyetten önce tek Tanrı'ya inanan.

Harun: 1. Parlayan. 2. Hz. Musa'nın ağabeyi.

Hasan: 1. Güzel. 2. İyi ve hayırlı iş.

Haseki: Osmanlı Devleti'nde bir görevde eskimiş olanlara verilen unvan.

Haslet: İnsanın yaradılışındaki huyu, doğası.

Haşim: 1. Kıran, ezen, parçalayan. 2. Ekmek doğrayan.

Haşmet: 1. Büyüklük, görkem. 2. Kibarlık, nezaket. 3. Alçak gönüllülük.

Hatem: 1. Mühür. 2. Cömert. 3. Son, en son, sonuncu.

Hatip: 1. Güzel, düzgün. 2. Bir topluluk karşısında etkili konuşan kimse. 3. Camide hutbe okuyan kimse.

Hattâb: Çok güzel konuşan ve nasihat eden.

Hayalî: 1. Hayal niteliğinde veya hayal ürünü olan, düşsel, imgesel. 2. Karagöz oynatan kimse, karagözcü.

Haydar: 1. Aslan. 2. Cesur, yiğit kimse. 3. Hz.Ali’nin lakabı.

Hayrani: Hayranlık, şaşkınlık.

Hayrettin: Dinin hayırlısı.

Hayri: Hayır ve iyilikle ilgili, uğurlu ve kutlu.

Hazar: Barış ve güven.

Hazım: Sindiren, sindirici kimse.

Hemdem: Birlikte yaşayan, arkadaş.

Hıfzı: 1. Saklama, koruma ile ilgili. 2. Ezberleme, akılda tutma.

Hızır: Halk inanışlarına göre ölümsüzlüğe kavuşmuş olduğuna inanılan ulu kimse.

Hicabi: Utanmayla ilgili.

Hidayet: 1. Hak yolunu, doğru yolu gösterme. 2. Hak yolu, doğru yol.

Hikmet: 1. Bilgelik. 2. Neden, gizli neden. 3. Allah’ın insanlarca anlaşılamayan amacı. 4. Özlü söz, vecize.

Hilmi: Yumuşak huylu, nazik, ince kimse.

Himmet: 1. Gayret, emek, çaba. 2. Yüksek irade. 3. Yardım, kayırma. 4. Kutsal sayılan bir kişi tarafından yapılan etki.

Hira: Hz. Muhammed’in (S.A.V) peygamberlik görevini aldığı Suudi Arabistan’daki Hira Dağı.

Hişam: Haya eden, utanan.

Hud: 1. Büyüklük. 2. Çok hürmet. 3. Bir Peygamber ismi.

Hulûsi: 1. Saf halis, içi temiz. 2. İçten, candan.

Hurşid: Güneş.

Hüccet: 1. Seçkin âlimlere verilen san. 2. Delil, kanıt.

Hüdavendigâr: Hudavendigâr. 1. Amir, hâkim. 2. Osmanlı Padişahı I. Murat’ın sanı.

Hüdayi: Hudayi

Hümayun: 1. Kutlu, kutsal. 2. Padişaha özgü, hükümdarla ilgili.

Hüsamettin: Dinin keskin kılıcı.

Hüseyin: Küçük sevgili.

Hüsrev: Hükümdar, padişah.

Ildır: 1. Parıltı, parlayış. 2. Alacakaranlık. 3. Ege denizi kıyısında Karaburun Yarımadasının batısında arkeolojik nitelikte bir köy.

Ildız: 1. Yıldız. 2. Gün dönümünden on gün önceki gün.

Ilgar: 1. Çok çabuk, hızlı. 2. Hücum, akın. 3. Verilen söz. 4. Havanın parlak, açık olması. 5. Öfke.

Ilgaz: 1. Atın dört nala koşması. 2. Hücum, akın.

Ilıcan: Sıcakkanlı kimse.

Ira: 1. Öz yapı, karakter. 2. Yüz, çehre, görünüş.

Irız: Cesur, yiğit.

Işıker: Aydın, ileri görüşlü kimse.

Işıkhan: Aydın, ileri görüşlü hükümdar.

Işıltan: Sabahın ilk aydınlığı.

Işıman: Parlak, aydınlık yüzlü kimse.

Işıner: Yüzü ay gibi parlak kimse.

Işınkan: Yüzü ay gibi parlak bir soydan gelen kimse.

Işkın: Filiz, sürgün.

İdris: 1. Meyvesi hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü. 2. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen, ilk kez giysi dikip giydiği için terzilerin, ilk kez kalem kullandığı için yazarların piri sayılan İdris Peygamberin adı.

İhlas: 1. Temiz, doğru sevgi. 2. Gönülden gelen dostluk, içtenlik, bağlılık.

İhsan: 1. İyilik etme, iyilik. 2. Bağış, bağışlama. 3. Bağışlanan şey.

İhvan: 1. Sadık, candan dostlar. 2. Bir tarikata mensup kişiler.

İkrime: Kerem sahibi, cömert.

İlbay: Vali.

İlbey: Memleketin, ülkenin hükümdarı.

İlbilge: Ülkenin en bilge kişisi.

İldeniz: Ülkenin denizi.

İlham: 1. İçe, gönle doğma, esin. 2. İçe, gönle doğan şey. 3. Allah’ın Peygamberlerin yüreğine doğdurduğu Tanrısal âleme özgü duygu ve düşünceler.

İlhami: İçe, gönle doğan duygularla, düşüncelerle, esinle ilgili.

İlhan: 1. Hükümdar, imparator. 2. Eskiden Moğol İmparatorlarına verilen san.

İlkay: Ayın hilal durumu, yeni ay.

İlker: İlk doğan erkek çocuklara verilen adlardan biri.

İlkut: Ülkenin kutlusu, mutlusu, uğurlusu.

İlkutlu: Ülkenin kutlusu, saygın kimsesi.

İltekin: Ülkenin tek ve eşsiz insanı.

İlter: Yurdu koruyan, gözeten, yurtsever kimse.

İlyas: 1. Kutsal kitaplarda adı geçen, yağmurlara hükmeden İsrail Peygamberi. 2. Mersin ağacı.

İmadettin: Dinin direği.

İmam: 1. En önde bulunan, önder. 2. Namazda kendisine uyulan kimse. 3. Müslümanlıkta mezhep kuran kimse. 4. Halife olan kimse.

İmer: Çok zengin, varlıklı.

İnal: Kendisine inanılan, güvenilen kimse.

İnan: Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman.

İnanç: 1. Bir düşünceye gönülden bağlılık. 2. Allah’a, bir dine inanma, iman. 3. Güven ve inanma duygusu.

İnayetullah: Allah'ın lütfu, ihsanı.

İrfan: 1. Bilme, anlama. 2. Kültür, ekin. 3. Tasavvufta evrenin sırlarını bilme gücü.

İsa: 1. Allah’ın yarlıgaması, mağfireti. 2. Dört büyük Peygamberden Hristiyanlığın kurucusu, doğumu Türkiye’de ve Batı’da takvim başlangıcı sayılan peygamber.

İshak: 1. Gülen. 2. Kutsal kitaplarda adı geçen İbrani peygamberi.

İskender: 1. Padişah.2. M.Ö. 356-323 arasında yaşayan, Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye ve Hindistan’ı ele geçirmiş olan büyük kumandan.

İslam: 1. Hz. Muhammed´in yaydığı din, Müslümanlık. 2. Müslüman dininden olan kimse, Müslüman.

İsmail: 1. Tanrı'yı işiten. 2. Kutsal kitaplarda adı geçen, İbrahim Peygamberin oğlu olan İbrani peygamberi.

İsmet: 1. Masumluk, günahsızlık, temizlik. 2. Haramdan çekinme, namus.

İşcan: Çalışkan, becerikli, iş bilen.

İzgü: 1. İyi, güzel.2. Akıllı, adaletli.

İzzet: 1. Değer, kıymet. 2. Yücelik, ululuk. 3. Güç, kuvvet. 4. Saygı, ikram.

Jerfi: Derinlik. Derin deniz.

Kaan: Kağan. 1. Hanların hanı, hükümdar. 2. Tarihte Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad.

Kabil: 1. Kabul eden, kabul edici. 2. Hz. Âdem'in oğlu.

Kadem: 1. Uğur. 2. Ayak.

Kadir: 1. Kuvvetli, güçlü, kudret sahibi. 2. Değer, onur, kıymet, şeref.3. Allah’ın adlarındandır.

Kadri: Değer, kıymet, onurla ilgili.

Kağan: 1. Hanların hanı, hükümdar. 2. Tarihte Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad.

Kahraman: 1. Yiğit, cesur. 2. Bir olayın, serüvenin başlıca kişisi. 3. Sessiz, yumuşak kimse.

Kaim: 1. Birinin yerine geçen. 2. Bir işte sebat eden, direnen. 3. Ayakta duran.

Kalender: Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan alçak gönüllü kimse.

Kanat: 1. Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ. 2. Yan, taraf.

Kandemir: Güçlü soydan gelen kimse.

Kaner: Soyu yiğit olsn kimse.

Kansu: Soyu su gibi saf ve temiz olan.

Kaplan: Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan çevik ve yırtıcı hayvan.

Karaca: 1. Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı. 2. Esmer.

Karacabey: 1. Esmer bey. 2. Kahramanlığıyla ün salmış bir Türk komutanı.

Karacan: Esmer kimse.

Karahan: Tarihte bazı kavimlerde hanlara verilen san.

Karan: 1. Kahraman, yürekli. 2. Karanlık.

Karanalp: Kara yağız, kahraman yiğit.

Karatay: Anadolu Selçuklu devlet adamı.

Karin: 1. Yakın. 2. Nail olan. 3. Hısım komşu. 4. Mabeynci.

Kartal: Kartalgillerden, çok güçlü, iri, yırtıcı kuş.

Kartay: Yaşlı, pir.

Karun: Çok zengin kimse.

Kasım: 1. Ayıran, bölen, taksim eden. 2. Kırıcı, ezici, ufaltıcı.

Kavi: Dayanıklı, güçlü, zorlu olan.

Kaya: Büyük ve sert taş kütlesi.

Kayahan: Kaya gibi güçlü hükümdar.

Kayatürk: Kaya gibi sert Türk.

Kayhan: Kayıhan.

Kayıhan: Güçlü hükümdar.

Kaynak: 1. Bir suyun çıktığı yer. 2. Neşe, sevinç. 3. Eğlendirici, neşeli kimse.

Kayra: Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan.

Kayran: 1. Orman içindeki ağaçsız alan. 2. Kayan yer. 3. İnce çakıllı, kumlu toprak.

Kâzım: Öfkesini, hırsını yenebilen kimse.

Keleş: 1. Güzel, yakışıklı kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır.

Kemal: 1. Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik. 2. En yüksek değer.

Kenan: 1. Vaat edilmiş ülke.2. Cennet.3. Hazreti Yakup'un ülkesi, Filistin.

Kenter: Şehirli, kentli.

Kerami: 1. Cömertlere, eli açıklara özgü. 2. Soylular, ulular, şereflilerle ilgili.

Kerem: 1. Soyluluk. 2. Cömertlik, el açıklığı, bağış.

Keremşah: Eli açık, cömert şah.

Kerim: 1. Cömert, eli açık. 2. Ulu, büyük.

Keşşaf: Bilinmeyen çok önemli bir şeyi keşfeden.

Kılıç: Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah.

Kılıçalp: Kılıç gibi keskin yiğit.

Kılıçhan: Kılıç gibi keskin hükümdar.

Kıraç: Bitek olmayan, verimsiz veya sulanmayan yer.

Kırca: 1. Dolu. 2. Ufak ve sert taneli kar. 3. Bora, rüzgârla karışık yağmur.

Kırdar: Ölçülü davranış, sakınganlık.

Kırhan: Yaşlı, ak sakallı hükümdar.

Kıvanç: Övünç, iftihar.

Kiram: 1. Soylular. 2. Eli açıklar, cömertler.

Kor: 1. İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür veya odun parçası. 2. Kırmızı. 3. Sıra, dizi, altın dizisi. 4. Dere.

Koralp: Ateşli, canlı, hareketli yiğit.

Koray: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Korcan: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Korel: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Korhan: Ateşli, canlı, güçlü hükümdar.

Korkut: 1. Büyük dolu tanesi. 2. Cin, şeytan gibi hayalî yaratıklar. 3. Korkusuz, yavuz, heybetli.

Kortan: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Kök: 1. Dar ve derin dere. 2. Gürbüz, sağlıklı. 3. Gök. 4. Asıl, kök, köken

Köker: Köklü soydan gelen kimse.

Köksal: "Kökünü derinlemesine sal, soyun genişlesin" anlamında kullanılan bir ad.

Kubat: Kaba, şişman, biçimsiz.

Kubilay: Ünlü bir hükümdar.

Kuddusi: Kutsal niteliklere ulaşmış olan kimse.

Kudret: 1. Güç, kuvvet. 2. Allah'ın gücü. 3. Varlık, zenginlik. 4. Allah yapısı. 5. Yetenek

Kunt: Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam.

Kurtuluş: Tehlikeli veya kötü bir durumdan kurtulma.

Kutan: 1. Saban. 2. Saka kuşu.

Kutay: 1. Kutlu, uğurlu ay. 2. İpek, ipekli kumaş.

Kutlay: Kutlu, uğurlu ay.

Kutlu: Uğurlu, kutsal, mutlu.

Kuzey: 1. Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, şimal, güney karşıtı. 2. Bulunduğu noktaya göre kuzeyde kalan yer.

Kürşat: 1. Yiğit, alp.2. Göktürk prenslerinden birinin adı.

Laçin: 1. Yiğit adam. 2. Kartal. 3. Şahin. 4. Atmaca.

Lami: Parıldayan, parlak, parıltılı.

Lâtif: 1. Hoş, narin, şirin. 2. Yumuşak, nazik. 3. Tanrı adlarındandır

Lema: Parıltı, parlayış.

Lemi: Parlak, parıldayan.

Levent: 1. Boylu boslu yakışıklı kimse. 2. Osmanlı donanmasında ve kıyılarda görev yapan asker sınıfı. 3. Yiğit denizci.

Lider: Önder, şef.

Lokman: Doğru ve adaletli davranan kimse.

Lut: 1. Ürdün ve İsrail arasındaki büyük bir gölün adı. 2. Hz. İbrahim'in yeğeni olan peygamberin adı.

Lütfi: 1. İyilik ve güzellikle ilgili. 2. İhsan, bağışla ilgili.

Lütfullah: Çok övülmüş, methedilmiş.

Macit: Şan ve şeref sahibi kimse.

Mahdum: Oğul.

Mahir: Hünerli, becerikli, elinden iş gelen kimse.

Mahmur: 1. Sarhoşluğun verdiği sersemlik. 2. Uyku basmış göz, baygın göz.

Mahmut: Övülmüş, övülmeye değer.

Mahsun: Güçlendirilmiş, güçlü.

Mahzun: Üzgün.

Malik: Bir şeye sahip, bir şeyi olan.

Malkoç: Kale muhafızı, koruyucu.

Manço: Manda yavrusu.

Mazhar: Bir şeyin ortaya çıktığı, göründüğü yer veya kimse. Bir iyiliğe erişmiş, erişen (kimse).

Mazlum: 1. Sessiz, sakin, yumuşak kimse. 2. Zulüm görmüş.

Mecit: 1. Büyük, ulu. 2. Şan ve şeref sahibi. 3. Tanrının adlarındandır.

Mecnun: 1. Çılgın, deli, divane. 2. Çılgınca seven, tutkun.

Medeni: 1. Uygar. 2. Şehirli, şehir halkından olan. 3. Terbiyeli, görgülü, kibar, ince.

Mehdi: Doğru yolu bulan, hidayete eren.

Mehmet: 1. Övülmüş. 2. Hz. Muhammed'in (S.A.V) adlarından biri.

Melih: Güzel, şirin, sevimli.

Melik: 1. Hükümdar, hakan. 2. Tanrı adlarındandır.

Memun: Korkusuz, tehlikesiz, sağlam.

Mengü: Ölümsüz, sonsuz, ebedîleştirilmiş.

Mercan: 1. Tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan, mercanlar sınıfının örneği olan, kırmızı kalker iskeletli hayvan. 2. Bu hayvanın iskeletinden elde edilen ve süs eşyaları yapımında kullanılan madde. 3. Açık kırmızı renkte bir balık türü.

Merdan: Erkekler, yiğitler, mertler.

Meriç: Kuş iskeleti.

Merih: 1. Ateş rengi. 2. Güneş sistemini oluşturan dokuz gezegenden biri.

Mert: 1. Erkek. 2. Özü sözü doğru olan.

Mertel: Özü sözü doğru kimse.

Mertol: "Sözünün eri ol, verdiğin sözü tut" anlamında kullanılan bir ad.

Mervan: 1. Üzüm Çubuğunu Bağladıkları Ağaç. 2. Emevilerin Mervan kolunun adı.

Mestan: 1. Savruk kimse. 2. Sarhoşlar.

Mete: Büyük Türk-Hun İmparatoru.

Metin: Sağlam, dayanıklı, güçlü.

Mikail: Dört büyük melekten rızkları bölüştürmekle görevli olanı.

Mir: Baş, amir, bey.

Miraç: 1. Yükselme, çıkma. 2. Hz. Muhammet'in göğe yükselmesi.

Mirkelam: Güzel, nazik konuşan kimse.

Mirza: 1. İranlılara özgü "beyzade" anlamında bir soyluluk sanı. 2. Bir yıldızın adı.

Mithat: Övme, methetme.

Muammer: Ömür süren, yaşayan, yaşamış.

Muhammet: 1. Övülmüş. 2. Hz. Muhammed'in adlarından biri.

Muharrem: 1. Haram kılınmış. 2. Ay takviminin birinci ayı, aşure ayı.

Muhlis: 1. Katkısız, halis. 2. İçten, samimi, dost canlısı.

Muhsin: İyilikte, bağışta bulunan, ihsan eden.

Muhtar: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Davranışlarında özgür olan, dilediğini yapan. 3. Köy ya da mahalle işlerine bakmak için halkın seçtiği kimse.

Muktedir: Gücü yeten, güçlü, iktidarlı.

Murat: 1. İstek, dilek, arzu. 2. Amaç.

Musa: 1. Musevi dininin kurucusu, İsrail peygamberi ve kanun koyucusu. 2. Bir vasiyeti yerine getirmekle görevli kimse.

Musap: Başına bir kötülük, felaket gelmiş olan.

Muslih: İyileştiren, düzelten, ıslah eden.

Mustafa: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Hz. Muhammed'in adlarından.

Mustafa: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Hz. Muhammed'in (S.A.V) adlarından.

Mutasım: Günahtan çekinen.

Mutlu: Mutluluğa ermiş olan, mesut.

Mübarek: 1. Bereketli. 2. Uğurlu, hayırlı, kutlu.

Mücahit: Din uğruna savaşan, uğraşan, savaşçı.

Müjdat: Müjdeler, sevinçli haberler.

Mükerrem: Saygıdeğer, sayılan, aziz.

Mülâyim: 1. Uygun. 2. Yumuşak huylu, sakin kimse.

Mümin: 1. Tanımış, iman etmiş. 2. İslam dinine inanmış, Müslüman.

Mümtaz: 1. Ayrı tutulmuş, üstün tutulmuş. 2. Seçkin.

Müren: Irmak, nehir, akarsu.

Mürsel: 1. Gönderilmiş, yollanmış. 2. Peygamber.

Mürselin: 1. Peygamberler. 2. Allah tarafından insanların doğru yola çıkarılmaları için gönderilen elçiler.

Müşfik: 1. Sevecen, şefkatli.2. Acıyan.

Müşir: 1. Haber veren, bildiren. 2. Emir ve işaret eden.

Müştak: Özleyen, göreceği gelen, can atan.

Müzahir: Yardım eden, yardımcı.

Nabi: 1. Haberci, haber veren. 2. Yerden çıkıp fışkıran, kaynayan, akan. 3. Yüksek, yüce.

Naci: 1. Kurtulan, selamete kavuşan. 2. Cehennemden kurtulmuş, cennetlik.

Nadi: 1. Haykıran, çağıran. 2. Meclis, toplantı.

Nadim: Namlı, ünlü.

Nadir: Seyrek, az bulunur.

Nafi: 1. Yararlı, kârlı. 2. Tanrı adlarındandır.3. Yok eden, ortadan kaldıran, süren.

Nafiz: 1. Delip geçen. 2. İçe işleyen, giren. 3. Etkili, sözü geçen.

Nahit: 1. Zühre, Venüs gezegeni. 2. Ar. Ergenliğe erişmiş

Nail: Muradına eren, kazanmış, ele geçirmiş.

Naim: 1. Bolluk, varlık içinde yaşayış. 2. Cennetin bir bölümü.

Naki: 1. Temiz, pak. 2. Çok ince, çok güzel, arif.

Namık: Yazıcı, yazar, kâtip.

Nami: Ünlü, namlı, şöhretli.

Narter: Cesur, yürekli kimse.

Nas: İnsanlar, halk, herkes.

Nasır: Yardımcı, yardım eden.

Nasrettin: Dine yardımı dokunan kimse, yardımcı.

Nasrullah: Allah'ın yardımı.

Nasuh: 1. Öğütçü, öğüt veren. 2. Temiz, saf.

Nasuhi: Bozulmaz biçimde tövbe eden.

Naşit: Şiir okuyan, şiir söyleyen, şiir yazan.

Nazım: 1. Düzenleyen, tanzim eden. 2. Manzum yazan.

Nazif: Temiz, pak.

Nazmi: 1. Nazımla, sözle, şiirle ilgili. 2. Sıralı, tertipli.

Nebi: 1. Haberci. 2. Peygamber.

Nebil: 1. Yüksek nitelikli ve onurlu. 2. Akıllı, anlayışlı. 3. Bilgili ve erdemli.

Necat: Kurtuluş, kurtulma.

Necati: Kurtulmuş.

Necdet: Kahramanlık, yiğitlik, kuvvetli ve gözü pek olma.

Necmettin: 1. Dinin yıldızı. 2. Erkek adı.

Necmi: Yıldızlarla ilgili, yıldızlara ait.

Nedim: 1. Sohbet arkadaşı. 2. Güzel öykü anlatan, tatlı konuşan.

Nedret: Azlık, seyreklik, az bulunma.

Nefi: Yararlı.

Nehar: Gündüz.

Nejat: 1. Soy, nesil. 2. Doğa, yaradılış, yapı.

Nesimi: Yumuşak huylu.

Neşat: Sevinç, keyif, neşe, şenlik.

Neşet: Meydana gelme, oluşma.

Nevfel: 1. Deniz. 2. Leyla ile Mecnun hikâyesindeki Mecnun'un adı.

Nevzat: Yeni doğmuş, yeni doğan çocuk.

Neyzen: Ney çalan kimse.

Nezih: 1. Temiz, lekesiz, masum. 2. Rahat ve huzur veren.3. Güzel, kibar.

Nezir: 1. Kendini Tanrı'ya ve ibadete adayan. 2. Bir dilekte bulunan, adak adayan.

Nihat: Doğa, huy, yaradılış.

Niyazi: Yalvaran, niyaz eden.

Nizam: 1. Kural. 2. Düzen, tertip, sıra. 3. Kanun.

Nogay: 1. Köpek.2. Kafkasya'da yaşayan bir Türk kavmi.

Nova: Parlaklığı birdenbire artan, patlamalı değişen yıldız.

Noyan: 1. Başkomutan. 2. Bey.

Nuh: 1. Ağlama.2. İnanışa göre, üçüncü peygamber olup tufanda bütün canlılardan birer çift alarak bir gemide kurtulmuştur.

Numan: 1. Kan. 2. Gelincik.

Nuralp: Parlak, ışıklı, aydınlık yiğit.

Nuri: Işıklı, aydınlık.

Nurkan: Temiz, aydınlık soydan gelen kimse.

Nüvit: Müjde, iyi haber.

Oben: O, benim anlamında kullanılan bir ad.

Obuz: Su kaynağı.

Odhan: Ateşli hükümdar.

Oder: Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse.

Oflaz: 1. İyi, güzel, eksiksiz, tam. 2. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. 3. Becerikli. 4. Eflatun rengi. 5. İşe yarar.

Ogan: 1. Tanrı. 2. Güçlü, kuvvetli.

Ogün: Anımsanan, belirli bir günde doğan kimse.

Oğan: 1. Tanrı. 2. Güçlü, kuvvetli.

Oğul: 1. Erkek evlat. 2. Yavru. 3. Kovandan çıkan arı topluluğu.

Oğulcan: Çok sevgili çocuk.

Oğur: 1. Uğur. 2. Samimi, içten dost. 3. Bir şey yapabilmek için ele geçen zaman veya elverişli durum.

Oğuz: 1. Sağlam, gürbüz, güçlü delikanlı. 2. Temiz kalpli dost, iyi arkadaş. 3. Kır adamı, köylü. 4. Saf, deneyimsiz kimse. 5. Türklerin en büyük boylarından birinin ve bu boydan olan kimselerin adı.

Oğuzhan: Güçlü, kuvvetli hükümdar.

Okan: Anlayışlı.

Okay: 1. Satürn gezegeni. 2. Beğenme.

Okbay: Ok atıcısı.

Okcan: Canlı, hareketli, canı tez.

Okdemir: Güçlü, kuvvetli kimse.

Oker: Hızlı, canlı, hareketli kimse.

Oksal: Ok at anlamında kullanılan bir ad.

Oksu: Ok gibi güçlü ve su gibi temiz olan.

Oktar: Ok atan, okçu.

Oktay: Ok gibi güçlü olan eşsiz kimse.

Olcay: 1. Baht, talih, şans. 2. Bahtlı, talihli.

Olcayto: Bahtlı, şanslı, talihli.

Olgaç: Olgun, yetişkin, iyi gelişmiş.

Olgun: Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gelişmiş insan.

Omaç: Hedef, amaç, gaye.

Omay: 1. Seçkin, seçilmiş. 2. Özet, öz.

Onat: 1. İyi, güzel, düzgün. 2. İyi yaradılışlı. 3. Doğru, dürüst, nitelikli. 4. Kolay.5. Uygun, münasip, yakışır. 6. İyi ahlâklı.

Onay: Uygun bulma, onaylama.

Ongu: 1. Gönül rahatlığı, mutluluk, sağlık. 2. Bayındırlık, gelişmişlik.

Ongun: 1. Eksiksiz, tam. 2. Verimli, bol. 3. Kutlu, uğurlu, beğenilen kimse. 4. Kurtulmuş, onmuş. 5. Gelişmiş, gürbüz. 6. Bayındır.

Onur: 1. İnsanın kendine karşı duyduğu saygı. 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı değer, şeref.

Onural: Şan ve şeref kazan anlamında kullanılan bir ad.

Onuralp: Onuruyla tanınmış yiğit.

Onurhan: Onurlu hükümdar.

Oray: 1. Ateş gibi kızıl renkli ay. 2. Şehirli, şehirde yaşayan.

Orbey: Bekçi muhafız.

Orçun: Ardıllar, halefler.

Orun: 1. Özel yer. 2. Önemli bir görevlinin çalıştığı yer, makam. 3. Gizli, habersiz. 4. Huy, yaradılış.

Orhan: Şehrin yöneticisi, hâkimi.

Orhun: Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı.

Orkun: Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı.

Orkut: Kutlu, uğurlu şehir.

Ortaç: 1. Tepe. 2. Mirasçı. 3. Veliaht.

Ortan: Ateş renginde kızıl tan.

Otay: Ateş renginde ay.

Ortun: Ortanca kardeş.

Ortunç: Ateş renginde tunç.

Osman: 1. Bir tür kuş veya ejderha.2. Hz. Muhammet'in damadı, üçüncü halife. 3. Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı.

Otay: Ateş renginde ay.

Oytun: 1. Kutsal, mübarek. 2. Beğenilen, güzel yer. 3. Alçak yer, ova.

Ozan: 1. Şiir yazan, şair. 2. Halk şairi. 3. Şakacı, güzel ve tatlı konuşan.

Ozgan: Öne geçen, kazanan, başarılı.

Öcal: Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al anlamında kullanılan bir ad.

Ödül: 1. Bir başarı karşılığında verilen armağan, mükâfat. 2. Bir iyiliğe karşılık olarak verilen armağan.

Öğe: 1. Çok akıllı. 2. Yaşlı kimse. 3. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 4. Hekim. 5. Ün, şöhret.

Öğet: 1. Beğenilen, aranılan, övülen.2. İyi, güzel.

Öğün: 1. Zaman, vakit. 2. Kez, defa. 3. Önde, ileride olan.

Öğünç: Övünmeye yol açan, övünülecek şey.

Öğüş: Çok, fazla.

Öğüt: Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz.

Öker: Akıllı kimse.

Ökkeş: Erkek örümcek.

Ökmen: Akıllı, zeki, bilgili kimse.

Öktem: 1. Güçlü. 2. Onurlu.

Ökten: 1. Akıllı, bilgili.2. Kahraman, cesur.

Ömer: 1. Yaşama, yaşayış, hayat, canlılık. 2. İkinci halife.

Ömür: Yaşama, yaşayış, hayat.

Ömürcan: Uzun ömürlü.

Önal: Üstün gel, başta ol anlamında kullanılan bir ad.

Önay: Ocak ayında doğan.

Öncü: 1. Kılavuz, rehber. 2. Önder. 3. Yeni bir görüş ve akım başlatan kimse.

Önder: 1. Bir topluluğa başkanlık eden kimse. 2. Önde giden, yol gösteren, kılavuz.

Önel: Bir işin tamamlanması için verilen süre, vade, mühlet.

Önen: Hak, adalet.

Öner: Önde gelen, başta gelen kimse.

Öney: Önde olan, önde gelen, üstün.

Önol: Başta gel, önde ol anlamında kullanılan bir ad.

Örsan: Yüce adı olan.

Örsel: Sel gibi çağlayan değerli kimse.

Övgü: Birini ya da bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı.

Övül: Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini beğendir, övgü kazan anlamında kullanılan bir ad.

Övünç: Övünmeye yol açan, övünülecek şey.

Öymen: Evcimen, evine bağlı kimse.

Özal: Özünü al, gerçeğini al anlamında kullanılan bir ad.

Özalp: Özünde yiğit olan kimse.

Özay: Özü ay gibi temiz, parlak, aydınlık olan kimse.

Özbay: Gerçekten zengin olan kimse.

Özbek: 1. Güçlü, cesur, korkusuz kimse. 2. Orta Asya’da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan gelen kimse.

Özbey: Gerçekten bey olan kimse.

Özbilge: Gerçekten bilgili olan kimse.

Özcan: Gerçekten dost olan kimse.

Özdemir: Özü demir gibi güçlü olan kimse.

Özden: 1. Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili. 2.İçten, candan, samimi.

Özer: Yiğit, doğru kimse.

Özen: 1.Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba, itina, ihtimam.

Özgü: 1. Kutsal. 2. Özellikle birine veya bir şeye ait olan

Özgün: 1. Nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. 2. Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan.

Özgür: 1. Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan. 2. Tutuklu olmayan, hür. 3. Başkasının kölesi olmayan. 4. Bağımsız.

Özhan: Hükümdar soyundan gelen kimse.

Özkan: Temiz ve asil soydan gelen kimse.

Özmen: Özü sağlam, iyi kişilikli kimse.

Öztan: Gerçek aydınlık.

Pakalın: Dürüst, doğru, iyi tanınmış kimse.

Paker: Temiz, dürüst, iyi kimse.

Pamir: Orta Asya’da Tacikistan, Çin, Sincan Uygur Özerk sınırında bulunan lalenin ana vatanı olan ve Himalaya Dağlarının kuzey silsilelerini teşki eden sıra dağların adı.

Pars: Kedigillerden, genellikle Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yaşayan, postu benekli, bazen de düz siyah, çevik, yırtıcı, etçil, memeli hayvan, leopar, panter.

Paşa: Osmanlı Devleti zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan.

Payam: Badem.

Payidar: 1. Saygın, rütbeli. 2. Kalıcı.

Payiz: Güz, sonbahar. Yaşlılık.

Pekcan: 1. Sağlam, dayanıklı, güçlü. 2. Acılara ve sıkıntılara karşı dayanıklı.

Peker: 1. Sert+er, sert erkek. 2. Güçlü kimse. 3. Gözüpek, cesur yapılı.

Pekin: Üzerinde kuşku duyulmayan, kesinlikle bilinen, kesin.

Pertev: Işık, parlaklık.

Perver: Büyüten, yetiştiren, besleyen, koruyan, eğiten.

Peyami: 1. Çok içten ve doğru kimse. 2. Bilgi Veren, Toplayan. 3. Haberi olan, bilgili. 4. Haberle, bilgi ile ilgili. 5. Haber veren.

Peyda: Belli, açık, peydah.

Peyman: Yemin, ant.

Pir: Herhangi bir konuda, bir meslekte deneyim kazanmış, eskimiş kimse, guru.

Polat: 1. Çelik. 2. Güç, kuvvet.

Poyraz: 1. Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgâr. 2. Kuzey yönü.

Pusat: 1. Araç. 2. Silah, zırh vb. savaş aracı.

Raci: 1. Yalvaran, rica eden. 2. Umutlu, umut veren.

Rafet: Acıma, esirgeme, merhamet etme.

Rahim: 1. Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli. 2. Tanrı´nın adlarından.

Rahman: 1. Ayrım gözetmeksizin tüm canlılara merhamet eden, koruyan. 2. Tanrı’nın adlarından.

Raki: Namazda eğilen, rüku’ eden.

Ramazan: 1. Arabi ayların dokuzuncusu, oruç tutulan ay. 2. Bu ayda doğanlara verilen ad.

Rami: Ok, mermi vb. atan, kimse.

Ramiz: 1. Akıllı, zeki. 2. İşaretlerle, simgelerle gösteren.

Rasih: 1. Köklü, kök salan 2. Bilgisi çok geniş olan.

Rasim: Resim yapan, çizgi çizen kimse.

Raşit: Akıllı, doğru yola giden.

Rauf: 1. Esirgeyen, acıyan, çok merhametli. 2. Tanrı adlarından.

Recai: İsteyen, rica eden, yalvaran.

Recep: 1. Gösterişli, heybetli. 2. Arabi ayların yedincisi ve kutsal sayılan üç aylardan birincisi.

Refik: 1. Arkadaş, yoldaş. 2. Koca, eş. 3. Yardımcı.

Reha: 1. Kurtulma, kurtuluş. 2. Ar. Bolluk, genişlik, varlık.

Reis: Baş, başkan.

Remzi: İşaretle, simgeyle ilgili, simgeli, simgesel.

Renas: Yol bilen.

Resul: 1. Elçi. 2. Peygamber.

Reşat: Doğru yolda yürüme, Hak yolunda ilerleme.

Reva: Yakışır, yerinde, uygun.

Revan: Kız:  1. Yürüyen, giden, akan. 2. Ruh, can. Erkek:  1. Doğru yolu tutan. 2. İyi hareket eden, akıllı. 3. Ergin.

Rezzak: Abdürrezzak adının kısaltılmış biçimi.

Rıdvan: 1. Razı olma, hoşnutluk, memnuniyet. 2. Cennetin kapıcısı olan büyük melek.

Rıfat: Yükseklik, yücelik, büyüklük.

Rıfkı: Yumuşak huylu, yavaş, ağır kimse.

Rıza: Hoşnutluk, memnuniyet.

Ruhi: Ruhsal, ruhla ilgili.

Rüçhan: 1. Üstünlük, üstün olma. 2. Üstün tutma.

Rüstem: 1. Yiğit, kahraman. 2. İran'ın efsanevi ünlü pehlivanı ve savaşçısı.

Rüştü: 1. Doğru yolda olan kimse. 2. Akıllı, ergin.

Rüzgar: 1. Zaman, devir. 2. Dünya. 3. Yel.

Saadettin: 1. Dinin mutluluğu. 2. Dini uğurlu, kutlu kılan.

Sabahattin: Dinin güzelliği.

Sabri: Sabırlı, sabreden.

Sacit: Secde eden, alnını yere koyan.

Sadık: İçten bağlı, doğru, gerçek dost.

Sadri: Göğüsle ilgili, göğse ait.

Sadullah: Tanrının kutlu, talihli kıldığı kimse.

Sadun: Mübarek, kutlu, uğurlu.

Safa: 1. Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. 2. Eğlence, zevk, neşe.

Saffet: Saflık, temizlik, arılık.

Sahir: 1. Geceleri uyumayan, uykusuz. 2. Büyücü.

Saim: Oruç tutan, oruçlu.

Sakıp: 1. Parlak, ışıklı. 2. Delen, delik açan.

Sakman: 1. Uyanık, akıllı kimse. 2. Sessiz, sakin kimse.

Salah: 1. Düzelme, iyileşme, iyilik. 2. Barış. 3. Dine olan bağlılık.

Saldıray: Düşmanı iyi gözle ve hemen saldır.

Salih: 1. Elverişli, iyi, uygun, yakışır. 2. Yetkisi, hakkı olan. 3. Dinin buyruklarına uygun harekette bulunan.

Salim: 1. Sağ, salim, sağlıklı. 2. Eksiksiz, kusursuz. 3. Korkusuz, emin.

Salman: Başıboş, serbest, özgür.

Samet: 1. Çok yüksek, ulu. 2. Kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan anlamında Tanrı adı.

Sami: Yüksek, yüce.

Samih: Cömert, eli açık.

Samim: Öz, asıl, iç, gönül.

Sanay: Ay gibi güzel, ayı anımsatacak kadar güzel.

Sancak: Alay bayrağı.

Sancar: 1. Kısa kama. 2. Saplayan, batıran, yenen.

Saner: Ünlü, tanınmış kimse.

Sargın: 1. Candan, içten, yürekten. 2. Çekici, cazibeli. 3. Kapalı, puslu hava. 4. İstekli, hevesli.

Sarp: 1. Çetin, sert, şiddetli. 2. Dik, çıkılması ve geçilmesi güç.

Sarper: Sert, güçlü erkek.

Savaş: 1. Silahlı çatışma. 2. Uğraşma, kavga, mücadele.

Saygın: Saygı gören, sayılan, hatırlı.

Seçen: İyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıran kimse.

Seçkin: Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, seçilen.

Sedat: 1. Doğruluk, hatasızlık. 2. Doğru ve haklı şey.

Sefa: 1. Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. 2. Eğlence, zevk, neşe.

Sefer: 1. Yolculuk. 2. Savaş.

Selahattin: Dinine bağlı kimse.

Selâmi: İyilik, barış ve rahatlıkla ilgili.

Selçuk: Güzel konuşma yeteneği olan, uz dilli.

Selek: 1. Eli açık, cömert. 2. Düzensiz, savruk.

Selim: Sağlam, kusursuz, doğru.

Selman: Barış içinde bulunma, huzur, erinç.

Semi: İşiten, işitme kuvveti olan.

Semih: Cömert, eli açık.

Semin: Çok değerli.

Serbay: Önder, lider, başta gelen.

Sercan: Sevgili, sevilen.

Serçin: 1. Seçme, seçkin olan. 2. Mekiğin parçalarından her biri.

Serdar: Askerin başı, kumandan, komutan.

Sergen: 1. Raf. 2. Vitrin. 3. Tepelerdeki düzlük yerler. 4. Yorgun, perişan.

Serhan: Baş kağan, baş hükümdar.

Serhat: Sınır, hudut.

Serkan: Asil bir soydan gelen kimse.

Serkut: Mutlu, talihli, kutlu insan.

Sertaç: Baş tacı, çok sevilen, sayılan kimse.

Sertuğ: Padişahların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy veya püskül biçimindeki süs.

Server: Baş, başkan, reis, ulu.

Servet: Zenginlik, varlık.

Settar: 1. Örten. 2. Ayıplan örten, bağışlayan anlamında Tanrı adı.

Seva: Beraber olma. Beraberlik. Denk. Eşitlik.

Seyfettin: Dinin kılıcı, dinin askeri.

Seyfi: 1. Kılıçla ilgili, askerliğe ait. 2. Kılıç biçiminde. 3. Asker zümresi.

Seyfullah: Allah'ın kılıcı, askeri.

Seyit: 1. Bir topluluğun ileri gelen kişisi. 2. Hz. Muhammed´in soyundan olan kimse.

Seymen: Seğmen

Seyyid: 1.Efendi. 2.Bir topluluğun ileri gelen kişisi. 3.Hz. Muhammed´in (s.a.v) soyundan olan kimse. Temiz ve fazilet sâhibi Müslüman zât.

Sezai: Uygun, yaraşır, münasip.

Sezek: Duygulu, hassas, anlayışlı.

Sezer: Duygulu, hisli, anlayışlı.

Sezgen: Sezgili, hisseden, duyan.

Sezgin: Sezme yeteneği olan, duygulu, anlayışlı.

Sezmen: Sezen, anlayan kimse.

Sıddık: Hiç yalan söylemeyen, doğru konuşan, sözünün eri.

Sıtkı: İçi, yüreği temiz, doğru kimse.

Simavi: Yüz, çehre, beniz ile ilgili.

Sinan: Mızrak, süngü.

Somer: Doğru ve güçlü kimse.

Sonat: Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik yapıtı.

Soner: Son doğan erkek çocuk.

Songur: 1. Şahin. 2. Ağır, hantal.

Soydan: Soylu bir aileden gelen, soylu.

Soykan: Asil, soylu kimse.

Soylu: İyi tanınmış, köklü bir aileden gelen kimse.

Soysal: Soyun genişlesin, yayılsın anlamında kullanılan bir ad.

Sökmen: 1. Yiğitlere verilen san. 2. Selçuklulara bağlı Hasankeyf Artuklu Beyliği'nin kurucusunun adı.

Sözen: Güzel konuşan, söylev veren, hatip.

Sözer: Sözünde duran kimse.

Suavi: Herkesin işine koşan, yardım eden.

Sunal: Sunma, sunuş ile ilgili.

Sunar: Saygılı bir biçimde verir, takdim eder anlamında kullanılan bir ad.

Sunay: Ay gibi parlak olan, parıltı veren.

Süha: Büyükayı yıldız kümesinden en küçük yıldız.

Süheyl: Güney yarımküresinde yer alan parlak yıldız.

Süleyman: 1. Huzur, sükûn.2. Kur’an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerden biri.

Şadi: Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı.

Şafak: Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık.

Şahan: Şahin

Şahap: 1. Kıvılcım. 2. Akan yıldız. 3. Cesur, yürekli kimse.

Şahin: Oldukça büyük boylu, yırtıcı kuş.

Şair: Şiir yazan kimse, ozan.

Şakir: Şükreden, durumundan memnun olan kimse.

Şan: Ün, nam, şöhret.

Şanal: "Adın duyulsun, ünlü, şanlı bir insan ol” anlamında kullanılan bir ad.

Şanlı: Ünlü, tanınmış kimse.

Şansal: "İyi niteliklerinle ün kazan, şanın yayılsın" anlamında kullanılan bir ad.

Şems: Güneş.

Şemsettin: Dinin güneşi, dinin insanlara verdiği aydınlık.

Şemsi: Güneşle ilgili, güneşe özgü.

Şen: Neşeli, sevinçli.

Şenkal: "Her zaman neşeli kal" anlamında kullanılan bir ad.

Şenol: "Her zaman neşeli mutlu ol" anlamında kullanılan bir ad.

Şeref: Büyüklük, ululuk, üstünlük.

Şevket: Büyüklük, heybet.

Şevki: Şevkli, neşeli, istekli.

Şinasi: Tanımaya, anlamaya özgü, tanımak, bilmekle ilgili.

Şuayp: 1. Cemaat, kabile. 2. Kızıldeniz’den çıkarılan taşlar. 3. Medyen halkına Tanrı tarafından gönderilmiş bir peygamber.

Tacettin: Dinin tacı.

Taci: Taç takınmış kimse.

Taha: Kur´an-ı Kerim'in yirminci surenin adı.

Tahsin: 1. Beğenme, alkışlama. 2. Güzelleştirme.

Talat: 1. Yüz, surat, çehre. 2. Güzellik.

Talay: 1. Deniz, büyük nehir. 2. Çok, fazla.

Talha: Zamk ağacı.

Talip: İsteyen, istekli.

Talu: 1. Seçkin, seçilmiş, güzel. 2. İki kürek kemiği arası.

Tamar: 1. Canlı varlıklarda kan dolaşımına yarayan kanal. 2. Yer altında belli bir maden alanı. 3. Huy, yaradılış. 4. Tür.

Tamay: Ayın bütün durumu, dolunay.

Tamer: Tümüyle nitelikli kişi.

Tan: 1. Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, şafak vakti. 2. Sabah akşam esen serin rüzgâr.

Tanalp: Şafak gibi aydınlık yiğit.

Tanaltan: Şafak gibi aydınlık hükümdar.

Tanay: Şafak gibi aydınlık insan.

Tanberk: Şafak gibi aydınlık, güçlü insan.

Taner: Şafak vakti gibi aydınlık, güçlü kimse.

Tanfer: Şafak vakti gibi aydınlık, güçlü kimse.

Tanju: Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen san.

Tankut: Şafak vakti gibi parlak, mutlu kimse.

Tansel: Şafak seli, ışık seli.

Tansu: Şafağın aydınlattığı su gibi parlak ve temiz olan.

Tanyel: Şafak vakti esen rüzgâr.

Tardu: Armağan, hediye.

Tarhan: 1. İslâmlıktan önce verilmiş vekil, vezir, bey gibi san. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.

Tarık: Sabah yıldızı, Venüs.

Tarkan: 1. İslâmlıktan önce verilmiş vekil, vezir, bey gibi san. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.

Taşkın: 1. Coşkulu, coşkun. 2. Su baskını.

Tayfun: Çin Denizi'nde ve Hint Denizi'nde görülen güçlü kasırga.

Tayfur: Küçük bir kuş türü.

Taykut: Kutlu, uğurlu çocuk.

Taylan: 1. İnce, kibar, güzel, uzun ve düzgün boylu. 2. Çok yağmur yağmasına karşın işlenebilir durumdaki toprak.

Tayyip: 1. İyi, güzel, hoş. 2. Çok temiz.

Tekay: Eşsiz ay.

Tekcan: Çok değerli, eşsiz kimse.

Tekçe: 1. Bir topluluk oluşturan şeylerin her biri. 2. Tek başına, yalnız. 3. Yegâne, eşsiz, benzersiz.

Tekin: 1. Tek, eşsiz. 2. Uyanık, tetikte. 3. Uslu. 4. Şehzade, prens. 5. Uğurlu.

Temel: 1. Bir şeyin gelişimi için ilk ögeler. 2. En önemli, belli başlı, ana, esas. 3. Dayanıklı. 4. Bir yapının sağlam dayanak buluncaya kadar toprak içinde aşağıya doğru uzatılan dip duvarları.

Teoman: Hun İmparatoru Mete´nin babası.

Tercan: 1. Genç, taze, körpe. 2. Kırmızı buğday.

Terlan: Sarı renkli, büyük pençeli, kartala benzeyen bir kuş.

Tevfik: 1. Uydurma, uygun düşürme. 2. Başarıya ulaştırma. 3. Tanrı'nın yardımına kavuşma.

Tibet: Çin´in batısında özerk bir bölge.

Timuçin: Katı, sağlam demir.

Timur: Demir.

Toker: Gözü tok kimse.

Tolay: Topluluk, cemiyet.

Tolga: Miğfer.

Tonguç: 1. En büyük çocuk. 2. Bir tür kuş, baykuş.

Toprak: 1. Yer kabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. 2. Ülke, memleket. 3. İşlenmiş arazi.

Toygar: Turgay.

Tufan: 1. Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur. 2. Şiddetli yağmur.

Tugay: Alayla tümen arasındaki askerî birlik.

Tuğra: Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan sembolleşmiş işaret.

Tuğrul: Yırtıcı bir kuş.

Tulga: Savaşçıların başlarına giydikleri demir başlık.

Tumay: Sessiz, sakin.

Tuna: 1. Çok, bol. 2. Yavru. 3. Görkemli, gösterişli.

Tunay: 1. Sessiz, sakin. 2. Gece görünen aydınlık.

Tunca: Balkan yarımadasında Meriç ırmağının kolu.

Tuncay: Tunç renginde ay.

Tuncer: Tunç gibi güçlü kimse.

Tunç: Koyu kızıl renkte olan, bakır, çinko ve kalay alaşımı, bronz.

Turab: 1. Toprağın babası. 2. Arapça tamlama. 3. Hz. Ali'nin lakaplarından biri.

Turan: 1. Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı.2. Türklerin Orta Asya'daki en eski yurtları.

Turgay: Boz renkli, küçük, ötücü, tarlalarda yuva yapan bir tür serçe, toygar.

Turgut: Konut, oturulacak yer.

Turhan: 1. Soylu ve seçkin kimse. 2. Eski Türklerde vergi ödemeyen, hükümdar huzuruna izinsiz girebilen, saygın kişi.

Tunga: 1. Görkemli, kuvvetli, muazzam. 2. Yiğit, kahraman. 3. Rütbe, unvan.4. Bir tür kaplan.

Tümcan: Gerçekten dost olan kimse.

Tümer: Tam erkek, yiğit.

Türabi: Topraktan yaratılmış.

Türe: 1. Görenek, gelenek, töre. 2. Subay, komutan. 3. Hak ve hukuka uygunluk, adalet.

Türkay: Ay gibi parlak, aydınlık Türk.

Türker: Yiğit Türk.

Tüzün: Yumuşak huylu, sakin, soylu, asil kimse.

Uçar: Uçan, uçucu.

Uçay: Son ay.

Uçkan: Çok uçan, uçucu.

Ufuk: 1. Düz arazide veya açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer. 2. Anlayış, kavrayış, görüş, düşünce gücü. 3. Çevre, dolay.

Uğraş: Bir güçlüğü yenmek için gösterilen sürekli çaba, mücadele.

Uğur: 1. Bazı olaylarda görülen ve insana iyilik getirdiğine inanılan belirti veya bazı nesnelerde var olduğuna inanılan iyilik kaynağı.2. Bu nitelikte olduğuna inanılan şey.3. İyilik, şans, talih, baht. 4. Fırsat, tesadüf.

Uğuralp: Uğurlu yiğit.

Uğurcan: Uğurlu, hayırlı kimse.

Uğut: 1. Baygın, kendinden geçmiş. 2. Renksiz, solgun. 3. Kuru. 4. Yağmuru bol yılların buğdayı.

Ulaç: 1. Bağlayan, bağlayıcı. 2. Sınır.

Ulaş: Amacına ermiş, isteğine kavuşmuş kimse.

Ulu: 1. Erdemleri bakımından çok büyük, yüce. 2. Zengin.3. Saygın.

Ulualp: Çok erdemli, yüce yiğit.

Ulubay: Yüce, saygın, erdemli kişi.

Ulubek: Erdemli, saygın bey.

Uluberk: Erdemli, saygın, güçlü kimse.

Ulubey: Yüce, saygın, değerli bey.

Uluç: Yüce, saygın kimse.

Uluğ: Ulu.

Uluhan: Büyük, saygın hükümdar.

Ulus: 1. Millet, halk, insan topluluğu. 2. Göçebe. 3. Oba, aşiret kavim.

Ulun: 1. Büyük, ulu. 2. Temrensiz ok. 3. Buğday, arpa kökü.

Umur: Görgü, bilgi, deneyim.

Umut: Ummaktan doğan güven duygusu, ümit.

Unan: 1. Sadakat, bağlılık. 2. Hak.

Unat: 1. Doğru yol tutan. 2. Akıllı. 3. Ergin.

Ural: Kale, şehir, kent al, ele geçir" anlamında kullanılan bir ad.

Uras: Talih, şans.

Uraz: Talih, şans.

Uruç: Yukarı çıkma, yükselme, ağma.

Usbay: Akıllı, saygın kişi.

Uslu: Akıllı, zeki, uysal, sakin kimse.

Utkan: 1. Zafer kazanmış, muzaffer. 2. Şerefli, onurlu soydan gelen.

Utku: Üstünlük, zafer.

Uygar: Kültürlü, eğitimli, görgü kurallarına uyan, medeni kimse.

Uygur: Uygar, medeni.

Uzay: Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk.

Uzel: Usta, becerikli kişi.

Ülfer: Büyük su, ırmak.

Ülgener: Yüce, ulu kimse.

Ülger: 1. Şeftali, kumaş vb.ndeki ince tüy. 2. Vecize.

Ülkümen: Ülküsü olan, bir ülküye bağlı olan kimse.

Ümit: Umut

Ümitalp: Ümit:  Ummaktan doğan güven duygusu, ümit. Alp:  1. Yiğit, kahraman, cesur, bahadır kimse. 2. Eski Türklerde kullanılan bir unvan.

Ümitcan: Ümit:  Ummaktan doğan güven duygusu, ümit. Can:  1. Ruh. 2. Güç, dirilik. 3. İnsanın kendi varlığı, özü. 4. Gönül. 5. Çok içten, sevimli, şirin kimse.

Ün: 1. Yüksek ses, ses. 2. Şöhret, şan.

Ünal: "Adın duyulsun, tanın, ün kazan" anlamında kullanılan bir ad.

Ünalan: Ün-alan. Adı duyulmuş, ün kazanmış.

Ünalp: Tanınmış, ünlü yiğit.

Üner: Tanınmış, ünlü kimse.

Ünkan: Tanınmış soydan gelen kimse.

Ünsal: "Adın duyulsun, ünlen" anlamında kullanılan bir ad.

Ünsan: Adını duyuran, ünlü.

Ünsay: Ünlen, adın duyulsun anlamında kullanılan bir ad.

Ünver: "Ünlen, tanınmış bir insan ol" anlamında kullanılan bir ad.

Ürkmez: Korkmaz, yılmaz.

Üstün:  1. Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan. 2. Yenen, galip gelen. 3. Sayıca çok, fazla.

Üstüner: Seçkin, başarılı kimse.

Üveys: Kurt, küçük kurt.

Üzeyir: Kutsal kitaplarda geçen bir ad.

Vaha: Çöllerin su bulunan kesimlerinde oluşan bitkili alan.

Vahap: Bağışlayan, ihsan eden.

Vahdet: Bir olma, tek olma, birlik, teklik.

Vakkas: Savaşçı, okçu.

Varan: Işımakta olan sabah vakti, sabahın erken vakti, tan vakti. 2. Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi.

Varlık: 1. Zenginlik, para, mal mülk. 2. Önemli, yararlı, değerli. 3. Yaşam, hayat. 4. Var olan her şey.

Varol: "Yaşa, uzun ve sağlıklı bir yaşamın olsun" anlamında kullanılan bir ad.

Vargın: Ulaşan, isteğine erişen.

Vasfi: Nitelikli.

Vassaf: Niteliklerini bildirerek anlatan veya öven.

Vecdi: Coşkunlukla ilgili, coşkunlukla oluşan.

Vecihi: Güzellik, hoşlukla ilgili.

Vedat: Sevgi, dostluk.

Vefa: 1. Sözünde durma, dostluğu sürdürme. 2. Sevgi bağlılığı.

Vefik: Arkadaş, yoldaş, aynı fikirde olan.

Vehbi: Tanrı bağışı olan.

Veli: 1. Sahip. 2. Ermiş, eren. 3. Bir çocuğun her türlü durumundan sorumlu olan kimse.

Velit: 1. Yeni doğmuş çocuk. 2. Kul, köle. 3. Erkek çocuk.

Vesim: Güzel yüzlü.

Visam: Damga, nişan.

Volga: Rusça:  Avrupa’nın en uzun nehri, Volga nehri yada İdil nehri.

Fince:  Beyaz, ak sular, beyaz nehir.

Volkan: Yanardağ.

Vural: "Vur ve al" anlamında kullanılan bir ad.

Vurgun: Birine tutkun, âşık.

Yağız: 1. Esmer. 2. Doru. 3. Yiğit. 4. Bakımlı hayvan.

Yağızer: Esmer kimse.

Yahya: "Tanrı lütufkârdır" anlamında bir söz.

Yakup: 1. Erkek keklik. 2. İbr. Takip eden, izleyen.

Yakut: Pembe veya kırmızı renkte değerli bir süs taşı.

Yalazan: Şimşek.

Yalçın: 1. Dik, sarp. 2. Düz, kaygan. 3. Parlak, cilalı.

Yalım: 1. Alev, ateş. 2. Kılıç, bıçak vb.nin kesici yüzü. 3. Kaya. 4. Sarp yer, uçurum. 5. Şimşek. 6. Kuvvet, kudret. 7. Orun, derece. 8. Çalım, gurur; onur.

Yalın: 1. Gösterişsiz, süssüz, sade. 2. Alev, ateş. 3. Taş, büyük kaya. 4. Çıplak, örtüsüz.

Yalkın: 1. Serap, ılgın. 2. Alev.

Yamaç: 1. Dağın veya tepenin herhangi bir yanı. 2. Karşı. 3. Yan, yakın.

Yaman: 1. Kötü, korkulan, şiddetli. 2. Cesur, güçlü. 3. Kurnaz, becerikli.

Yankı: Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması.

Yarkın: 1. Şimşek, ışık 2. Işıklı.

Yasa: Kanun, düzen, töre.

Yaser: Bolluk, varlık, zenginlik, varsıllık.

Yasin: Kur'an surelerinden biri.

Yaşar: 1. Doğan çocuğun uzun ömürlü olması dileğiyle konulan bir ad.2. Yaşında.

Yaver: Yardımcı.

Yavuz: 1. İyi, güzel. 2. Mert, cesur. 3. Becerikli, hamarat. 4. Yumuşak huylu.

Yekta: Tek, eşsiz, benzersiz.

Yelit: Eksiltme, azaltma.

Yenal: Amacına ulaşan kimse.

Yener: Üstün gelen, kazanan.

Yıldır: Parlak, parlayan, ışıklı, ışık.

Yıldıray: Parlak, ışık saçan ay.

Yıldırım: 1. Gök gürültüsü ve şimşekle görülen, hava ile yer arasındaki elektrik boşalması. 2. Çok hızlı, canlı.

Yılmaz: Yılmayan, bıkmayan, azimli, sebatlı.

Yiğit : 1. Güçlü, yürekli, kahraman, alp. 2. Delikanlı, genç erkek. 3. Gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen kimse.

Yiğitalp: Yiğit:  1. Güçlü, yürekli, kahraman, alp. 2. Delikanlı, genç erkek. 3. Gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen kimse. Alp:  1. Yiğit, kahraman, cesur, bahadır kimse. 2. Eski Türklerde kullanılan bir unvan.

Yiğitefe: Yiğit:  1. Güçlü, yürekli, kahraman, alp. 2. Delikanlı, genç erkek. 3. Gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen kimse. Efe:  1. Batı Anadolu köy yiğidi. 2. Ağabey.3. Kabadayı.

Yiğiter: Güçlü, korkusuz, kahraman kimse.

Yolaç: Yol gösteren, kılavuz.

Yoldaş: 1. Arkadaş, dost, yol arkadaşı. 2. Ortak bir görüşü benimseyenlerden her biri.

Yordam: 1. Kılavuz, rehber. 2. Beceri, yatkınlık. 3. Gelenek, görenek. 4. Anlayış, yerinde davranış. 5. Kural, yöntem, düzen.

Yöntem: 1. Yol, tarz, metot. 2. Yetenek. 3. Uygun, kolay.

Yunus: Ilık ve sıcak denizlerde yaşayan etçil memeli hayvan.

Yusuf: 1. İnleyen, ah eden. 2. İnilti.

Yumlu: 1. Uğurlu, kutlu. 2. Kutsal, mübarek.

Yurdal: "Kendine yurt edin" anlamında kullanılan bir ad.

Yurtman: Yurdunu çok seven kimse.

Yurttaş: Yurtları veya yurt duyguları aynı olanlardan her biri.

Yüceer: Yüksek, büyük, ulu kimse.

Yücel: "Yüksel, yüce bir duruma gel, başarı kazan, ilerle" anlamında kullanılan br ad.

Yücelten: Dürüst, doğru, namuslu, suçsuz kimse.

Yüksel: "Yükseklere çık, yücel, başarı kazan, ilerle" anlamında kullanılan bir ad.

Yüzüak: Dürüst, doğru, namuslu, suçsuz kimse.

Zade: 1. Evlat, oğul. 2. Dürüst, doğru adam.

Zafer: 1. Amaca ulaşma, başarı. 2. Düşmanı yenme, üstün gelme, utku.

Zahir: 1. Parlak, açık, belli. 2. Dış görünüş, dış yüz. 3. Coşmuş, taşkın.

Zahit: Dinin buyruklarını yerine getiren, haramdan kaçınan kimse, sofu.

Zaik: Tadıcı, tadan, tat alan.

Zakir: Zikreden, anan.

Zamir: 1. İç, iç yüz. 2. Yürek, vicdan. 3. Gönülde gizli olan sır. 4. Adın yerini tutan sözcük.

Zekai: Zekâyla ilgili, zekâya ait.

Zekeriya: Erkek.

Zeki: Anlayışlı, kavrayışlı, zekâ sahibi.

Zeycan: Candan, cana yakın.

Zeynel: Zeynelabidin.

Zeynelabidin: İbadet edenlerin süsü.

Zihni: Zihinle, akılla ilgili.

Zikri: Anma ile ilgili.

Zinnur: Nurlu, ışıklı, aydınlık.

Zirve: Doruk, bir şeyin en yüksek noktası, tepesi.

Ziver: Süs, bezek.

Ziya: Işık, aydınlık.

Zobu: 1. İri yarı, kalın, kaba. 2. Delikanlı. 3. Zor, sıkıntılı. 4. Eski vezir konaklarındaki hizmetli.

Zorlu: 1. Güzel, çok güzel, iyi. 2. Yakışıklı. 3. Güçlü, dayanıklı. 4. Sert, keskin. 5. Yürekli, cesur. 6. Girgin, girişken.

Zuhur: Görünme, meydana çıkma, baş gösterme.

Zuhuri: Orta Oyunu'nda komik rolü yapan kimse.

Zübeyr: Yazılı küçük şey.

Zühtü: Her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete veren.

Zülfikar: İki parçalı.

Zülkarneyn: İki boynuzlu.

Zümer: 1. Zümreler, gruplar. 2. Kur’an-ı Kerim’in 39. süresi.

 

Etiketler: erkek bebek isimleri
Ağustos 29, 2022
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR